Kış mevsiminin sevimsiz yüzünü göstermeye başladığı, iş yoğunluğunun boğarcasına bunalttığı şu günlerde yapılabilecek en güzel şeylerden birisi kaçmak. Hem de uzun uzadıya program bile yapmadan, hani derler ya arkana bile bakmadan kaçmak. Elbette gözünü kapayıp haritada rastgele işaretlediğin bir noktaya değil de, biraz da kaçtığına değecek bir kaçmaktan söz ediyorum. Öyle ya kışın göbeğinde tir tir titreyeceğin, internet bulmak için sokak sokak dolaşacağın, keyifle koyduğun başını kokmuş bir yastığın rezaletiyle gittiğine gideceğine pişman edecek bir kaçış değil elbette.
Seni bir an önce harıl harıl çalışmaya götüren rutin şirket merdivenleri ya da tozlu çamurlu şantiye köşeleri yerine nefis manzaralı yeni mekanlar, ailenden çok gördüğün çoğuyla mış gibi yaptığın iş arkadaşları yerine aynı kaçışın heyecanını duyup aynı arayış içinde olduğu yüzlerinden okunan güzel insanlar görmek için kaçmak…
Neyse ki benim yerime düşünenler var. Hep aklımda olduğu halde unuttuğum ya da kırk yıl düşünsem aklıma bile gelmeyecek ama gördüğüm zaman “işte buydu ya benim aradığım” diyeceğim onca yeri belki üç beş dakikalık bir mola içerisinde sunan yerler var.
Aslında çok iyi bildiğim hatta aylar öncesinden programını yapıp sonra bir yıl boyunca unuttuğum yani çoğumuz gibi ancak senede bir gün ziyaret ettiğim Jollytur’un internet sitesi, işte böyle kaçma fikrinin önlemez bir tutku gibi fikrime saplandığı günlerde Google hazretlerinin marifetiyle Hızır gibi yetişti imdadıma. Kış mevsiminin o çocukluğumda kalmış sevimli yüzünü sıcacık bir ortamda yeniden tatmak için şimdi yedi gün saymak zorundayım sadece.
Siz de bir an önce kaçmak isterseniz tatil fırsatlarına göz atın yeter.