Sudaki İzler: Gelibolu’nun Hayaletleri
Çanakkale Savaşının denizin altında yatan izlerini araştıran bir belgesel; Sudaki İzler: Gelibolu’nun Hayaletleri…
Karadan açılan topçu ateşleri, denize yerleştirilen mayınlar, kimi zaman da denizden vurulan darbelerle günümüzde denizin altındaki hayaletlere dönüştü devasa zırhlılar, savaş gemileri.
Bugün dost düşman herkesin saygı ile andığı o topraklar ve deniz on binlere, yüz binlere mezar oldu.
“Burası benim için bir saygı yeri. İnsanların tarihle bağ kurmak için geldikleri bir yer” diyen tarih araştırmacısı Bill Sellars bundan tam yüz yıl önce on binlerce insanın hayatını kaybettiği savaş alanının otoparklar tarafından işgal edildiğini söyleyerek tarihe yapılan saygısızlığı çok da köşeli konuşmadan anlatmaya çalışıyor ve ekliyor: “Dalgaların altındaysa tarih daha iyi korunmuş. Çünkü 72 metre derinlikteki bir batağa herkes ulaşamaz.”
Herkes ulaşmasa da ulaşanlar vardı. Hurdaları için 1930’lu yıllarda bir Alman firması, 1960’lı yıllarda ise bir Türk firması girişimlerde bulunmuşlardı.
18 Mart 1918’de Çanakkale Boğazı’na giren 16 dev savaş gemisinden üç tanesi topçu atışları, Nusret gemisinin çabaları ve mayınlar sonucu saf dışı kalmıştı. Şimdi denizin 70 metre kadar altında yatan bu gemilerden biri üç dakika içinde batan Fransız zırhlısı Bouvet, diğerleri ise İngiliz donanmasına ait savaş gemileri Irresistable, Ocean’dı.
Başını Büyük Britanya ve Fransa’nın çektiği emperyalist donanma 1918 yılı Mart ayında Boğazları geçerek İstanbul’u ele geçirmek ve Osmanlı İmparatorluğu’na son darbeyi vurmak için onlarca savaş gemisiyle Çanakkale Boğazından geçmeye kalkınca müthiş bir direnişle karşılaşmış, donanmalarının önemli bir bölümünü ve binlerce askerini kaybetmişti. Anadolu yediden yetmişe seferber olmuştu, Çanakkale’yi geçirmemek için …
Elbette denizin derinliklerine karışan gemiler arasında sadece İngiliz ya da Fransız gemileri yoktu. Osmanlı donanması da birçok gemisini bu savaşlar sırasında yitirmişti. Bunlardan biri 253 şehidin verildiği Barbaros Hayreddin gemisi, biri de 36 şehit vererek sular altında kalan Nur-ül Bahir gemisiydi. Başta Nur-ül Bahir olmak üzere en çok Türk gemisi batıran bir İngiliz komutan Victoria haç ödülü ile ödüllendirilmişti ülkesinde.
Sadece bir tane denizaltı boğazı geçebilecek ancak o da emperyalistlerin aldığı büyük yenilginin yanında ancak bir dipnot olarak anılacak hem de Karabiga açıklarında top ateşleri sonucu batırılacaktı. Avustralya donanmasına ait olan bu denizaltı AE 2 idi.
Denizin diplerinde artık bir hayalete dönüşen E14 denizaltısı da Selçuk Kolay’ın uzun yıllar süren araştırmaları sonucu denizaltı personelinin ailelerine yazdıkları mektuplardan da faydalanılarak bulunacaktı. Selçuk Kolay ve ekibinin 8 yıl peşinde koştukları bu batığın bulunması başta o denizaltıda hayatını kaybedenlerin torunları olmak üzere, İngiltere de geniş yankı uyandırmıştı.
Denizdeki savaşın önemli aktörlerinden biri de komutanlığını Otto Hersing’in yaptığı U21 denizaltısı idi. Çanakkale’ye saldıranlar 25 Mayıs 1918’de gizemli bir Alman denizaltısının yakın sularda dolaştığı haberini almışlar, ancak bir türlü bulamamışlardı. U21 geçen süre zarfında birçok kez sahneye çıkacak ve her defasında ağır bir darbe vuracaktı. Bu darbelerden biri şimdi 72 metre derinlerde yatan Triumph zırhlısı, biri 27 Mayıs’ta sulara gömülen Majestic, bir diğeri ise 4 Temmuz 1918’de 3 dakika içinde batan Fransız posta gemisi Carthage’dı.
İşte tüm bu batıklardan hareketle savaşın deniz tarafındaki vaziyetini sergileyen Belgesel Atatürk’ün şu muhteşem sözleriyle sona eriyor:
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar. Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır”
Belgeselin Künyesi:
Yönetmen: Savaş Karakaş
Yapım Yılı: 2012
Süre: 31 dakika
Röportajlar: Bill Sellars, Selçuk Kolay