Heidi
Çocuk edebiyatının en bilinen ve sevilen kahramanlarından Heidi’nin maceraları “çocuklar için olduğu kadar çocukları sevenler için de” eşsiz bir yolculuk vaat ediyor.
Heidi, anne ve babasını kaybetmesinin ardından kimsenin sevmediği, huysuzluklarıyla bilinen büyükbabası Alm-Öhi’nin yanına bırakılır. İyi niyetiyle çevresindeki herkesi, Peter’i ve büyükbabasını, Klara’yı ve büyükanneyi büyüler. Alpler’in tertemiz havası, uğuldayan çam ağaçları, yemyeşil otlaklardaki keçiler Heidi’nin aklını başından alır. Bir gün Frankfurt’a, karanlık ve soğuk bu şehre gitmek zorunda kaldığında hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Bakalım Heidi o güzel günlere, çok sevdiği doğaya dönebilecek midir?
Karşılaştığı zorlukları bir bir aşan, hayatı neşe içinde yaşamayı başaran Heidi’nin etrafına yaydığı sıcacık sevgi sizi de sarmalayacak.
“Sevimli Maienfeld köyünden başlayan yaya yolu yeşil, ağaçlı koridorun arasından geçip dağların başladığı bölgeye kadar uzanır; dağlar, aşağıda kalan vadiyi adeta ağırbaşlılıkla izler. Fundalığa gelenleri bir süre sonra çayırlar ve dağ otlarının güçlü kokuları karşılar. Bu yol dosdoğru, dimdik Alplere çıkar.
Güneşli, açık bir haziran sabahı buralı olduğu her halinden belli, iriyarı, güçlü bir genç kadın, elinden tuttuğu küçük bir kız çocuğuyla bu dar dağ patikasında yürüyordu. Çocuğun yanakları öyle al aldı ki, güneşte yanmış tenine rağmen kıpkırmızı parlıyordu. Aslında bu duruma pek şaşmamak lazımdı:”