RENKLER BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
(Hacer Taner Bulut’tan bir masal)
Masal masal mat atar. İki tilki ot satar. Bindim deve boynuna. Gittim Halep yoluna. Halep yolu gül pazar, içinde tilki gezer.
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zamanların birinde dünyamızda sadece siyah ve beyaz renkler varmış. Hani şimdi gördüğümüz sarı, kırmızı, turuncu, mor, mavi renkler yokmuş.
Yine böyle bir günde gökyüzündeki bulutlar öfkeyle bir araya gelmişler. Dünyamız adeta gece gibi kapkara olmuş. Arada bir de olsa şimşekler çakıp ışık çıkartıyormuş. Tabii biz insanlar bu durumdan çok korkmuşuz. Hemen evlerimize girip, pencerelerimizin camlarından dışarıyı seyretmişiz.
Aradan biraz zaman geçmiş ve bir anda bulutların öfkesi dinmiş. Yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşmaya başlamışlar. Onlar uzaklaştıkça yeryüzüne kahverengi adı verilen renk inmiş. Bu rengi toprak çok sevmiş. Onu hemen emip içine hapsetmiş.
Aradan biraz daha zaman geçince de yeşil renk inmiş. Bu rengi de ağaçlar ve otlar çok beğenmiş. Hemen yeşili alıp bedenlerine hapsetmişler.
Mavi renk duru mu? Hemen o da harekete geçmiş. Bu mavi renk gökyüzünün çok hoşuna gitmiş. Gür sesiyle şöyle demiş:
-Heyyy! Durun bakalım. Bu renk tam bana göre. Onu kimselere vermem. Bunun üzerine denizler ile okyanuslar gökyüzünü kıskanmışlar. Ardından gökyüzüne seslenmişler:
-Bütün mavi rengi sen aldın. Oysa bu rengi biz de çok sevdik. Bize vermeyeceksen bari yansımasını ver demişler.
Bu sözler üzerine gökyüzü insafa gelmiş. Artık mavi rengin sadece yansımasını onlara vermiş. Onlar buna çoktan razı olmuşlar zaten.
Bu yüzden de sadece havanın bulutsuz olduğu günlerde sular mavi renge bürünüyormuş.
Mavi renkten sonra, renk yağmuru bir anda kesilmiş. İnsanlar hemen dışarıya çıkıp etrafı seyretmeye başlamışlar. Bu renkler o kadar güzelmiş ki bu yüzden saatlerce evlerine girememişler.
Bir müddet sonra bulutlar tekrar bir araya gelmişler. Yine etrafa öfke saçmışlar. Sonra da yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşmışlar. Onlar uzaklaştıkça yeryüzüne sarı, turuncu, lacivert, mor, gri, pembe, yani şimdi gördüğümüz tüm renkler bir bir inmeye başlamış.
Renk yağmuru dünyanın her yerinden görülmüş. İnsanlar bu renklerin büyüsüne kapılıp gitmişler.
Artık renkler sayesinde daha mutlu ve huzurlularmış.
Gel zaman git zaman bu renkler yavaş yavaş eski canlılığını yitirmeye başlamış. Sebebi ise biz insanların düşüncesizce davranışlarındanmış.
Bir gün biri, araba dediğimiz araçları icat etmiş. Bir gün plastik icat etmiş. Bir gün fabrikalar kurmuş.
Bütün bunlar birleşince rengârenk olan doğamız yavaş yavaş kirlenmeye başlamış. Renkler artık birer birer biz insanlara küsmeye başlamış.
Önce kahverengi küsmüş. Çünkü toprağa zararlı ilaçlar dökmüşüz ve plastik maddeler atmışız. Toprak bu zararlı maddelerle savaşmaktan bıkıp usanmış.
Ardından yeşil küsmüş. Çünkü biz insanlar ağaçları birer birer kesip, yerine taştan binalar yapmışız.
Diğer renklerin başına da buna benzer olaylar gelmiş. Dikkat ettiyseniz çocuklar, şimdilerde de bizimle araları çok iyi değil.
Evet, sevgili yavrular. Onların gönlünü tekrar kazanmak bizlerin ellinde. Nasıl mı?
Bu soruyu da size bu masalı anlatan kişi cevaplasın. Şimdilik benden bu kadar. Tekrar görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de sizlerin başına.
Hacer Taner Bulut, Makinalarla İnsanların Savaşı