nefesin dağılır
serçeler konar dallara,
serçeler havalanır.
telgraf direklerinden,
silinip gitmiştir oysa eski nameler.
yorgun düşmüştür çoktan,
boşluğu tıkırdatması,
uzun ve ince parmakların!
hallacın iğnesi,
nakkaşın hokkası ,
unutulmuş sözcükler…
üstelik
bin yıl geçse de üzerinden
matem hep vardır…
her hüzün alaturkadır biraz.
yitik bir şehrin
tarçın, buhur ve
dün kokan sokaklarında,
savrulur yapraklar.
gölgelenir zaman,
adımlarımız kısalır,
bir gün daha
sonsuzluğun
kozmik deltasında
akıp giderken.
uzun kuyruklu çayır kuşu,
bu bahçeye bir daha gelir misin?
ilkyazdan arta kalan
günleri devşirerek
nefesin dağılır mı
sonsuza?
kasım sabahlarının buğusunda…
ve kalbin kanatları vardır, uçar!