HAYATA DAİR ŞİİRSEL DÖKÜLÜŞLER: PERVİN BEYHAN TEKTEL
AŞK ÖZLEMEKMİŞ
Kırgın bir dalga olsaydım eğer,
Vurmazdım gözlerinin kıyısına
İstemezdim incinmeni kıyamazdım
Taştan duvar örsen de, yüreğimin kumsalına.
Veda bile etmeden gittin ya!
Her gece bir sayfa yırtılıyor ömrümden
Özlemin yorgan gibi üzerimde
Yalnızlığımın busesi yanağımda
Hangi mevsim yağmuruydun ki,
Her şey ağlıyor
Kar taneleri düşüyor kirpiklerimden
Yokluğun, düşlerimden hızlı koşuyor
Ben yanıyorum şiirlerim yanıyor
Sensizliğin şafağına uyanırken bedenim
Sevdam kefenlenip, yüreğime gömülüyor
Bir ateş yakıyor
Kaçıyorum kendi kuytularıma
Ve, kaçıyorum alaca mavilere.
Yaban ağrılar içinde kıvranıyorum
Her gece konuğumsun
Senin için
Senden habersiz dilimliyorum saatleri
Öyle yalnızım ki..!
Ağlamıyor gözlerim, içine kan kusuyor,
Ben bile duymuyorum, dile gelmemiş fısıltılarımı
Dudaklarım kuruyor
Zamansız göç mevsimi esiyor,
Güneş çekiliyor tavandan.
Kapıyı açık bıraktım yine.
Gel dedim, dön dedim.
Usulca süzülüver,
Bir mumun ömrü kadar ellerimin duvarlarını yık dedim
Gelmeyeceksen, vur hançeri,
Katlet ömrümü sadaka ettiğim, dilenci yüreğimi
Son nefesim olacaksan eğer,
Hazırım ölmeye, yeter ki gel, dedim.
Ne unutacak kadar nefret ettim
Ne de unutulmayı kabullendim
Deli rüzgarın söz geçiremediği
Öylesine yangın var ki içimde.
Ateşi sen – külü ben.
Son cümle olsaydın dilimde,
Virgülleri siler, noktaları yok ederdim.
Her gece bir tren kalkıyor gönlümün istasyonundan.
Bedenim sallanıyor mendil misali
Durduramıyorum.
Susturamıyorum.
Gözlerin vuslat, sözlerin zulüm
Yıldızların koynundan,
Düşlerimin yastığına inersin ya!
Her gece hasret her gece ölüm
Artık.
Kaderine terk ettim kalemimi.
Yaz dedim, durma koş dedim.
Acılarımı,
Tavandan düşen kahrımı.
Vurgunluğumu,
Boş bardaklarda susuzluğumu
Kaldırımsız satırlara dök dedim.
Meğer,
Çığlıklarım ses geçirmeyen deftermiş.
Ve sevdiğim anladım ki!
AŞK, unutan sevgiliyi boşa beklemekmiş.
Anladım ki!
AŞK, elinde olmayanı özlemekmiş.
PERVİN BEYHAN TEKTEL
Yukardaki şiiri okuyan biri duygulanmıyorsa onun insanlığından şüphe etmek gerekir bence. Hadi biraz daha yumuşatayım sözlerimi. Bu şiiri okuyan biri duygulanmıyorsa hiç sevmemiş sevilmemiş demektir, diyim. Başka da yumuşatamam zaten. Şiire ve aşka hakaret olur aksi.
Bir sevgiliyi özlemek bu kadar mı içten anlatılır. Bu kadar mı samimi yazılır, bir şiir bu kadar mı duygulandırır. Kendimi koydum bir yerlere, başkasını koydum. Doldurdum boşalttım.
Şiiri okurken benzer örnekleri de düşündüm bir yandan ve aklıma ilk olarak Hasan Hüseyin’in bir şiiri geldi. Haluk Levent ve Ahmet Kaya da bestelemişti o şiiri, “Ağlamakmış oysa sevmek/ özlemekmiş oysa sevmek/ bulup bulup yitirmekmiş/ Düşsel bir oyuncağı”. Şiiri okurken hayran olduğum o şiir ve şarkının sözleri ve müziği de takıldı aklıma. Sanal çalmasına gönlüm el vermedi ve tam şu saniye yazıya ara verdim ve kulaklığı taktım, dinlemeye başladım.
Yazmaya devam!
Pervin Beyhan Tektel’in şiirleri böyle duygular yaşattı bende. Kitabın bir özelliği de benim gibi şiirlerini beğenen bir yakınının kendisine hoş bir sürpriz yapıp bastırması. Bu bilgiyi çok değerli ve şiirleri gibi sıcacık mektubundan öğrendim. (E-postadan falan değil, mektuptan. E-postalar hiçbir zaman mektubun yerini tutamaz çünkü. Onlarda bir türlü anlatamazsın ne demek istediğini)
Kitabın adı “Hayata Dair Şiirsel Dökülüşler”. Bir başka deyişle Pervin Beyhan Tektel yoğun yaşadığı duygularına tercüman olacak belki de tek nesne olan kalemine “koş!” demiş, o da sözünü dinlemiş ve tamamen hayatın içinden, tamamen insana özgü, insan sıcaklığı, sevgi, aşk kokan güzelim şiirler ortaya çıkmış.
Kalemine, yüreğine sağlık!