HİTİTLER VE HATTUŞA (M.İ. Çığ)
Efsaneler; … “En önemli öykü, Fırtına Tanrısı Telepinu’nun Hitit ülkesini bırakıp gitmiş. F. Tanrısı, (FT… bn) bir kraliçeye kızmış. Neden kızdığı belli değil! Kızınca, sağ ayağına sol pabucunu, sol ayağına da sağ pabucunu giyiyor ve ortadan yok oluyor. D gidince, her tarafı sis kaplıyor. Dağlar, ağaçlar, çayırlar, pınarlar, kaynaklar kuruyor. Hayvanlar, insanlar sis ve susuzluktan perişan oluyor. Hayvanlar yavrulamıyor. İnsanların çocukları olmuyor. Tanrılar buradan şaşkın dönmüş, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Buna üzülen Güneş tanrısı bir ziyaret yaparak, bütün Tanrıları davet ediyor ve onlara F.T’nı arayıp bulmalarını söylüyor. Hapsi Tanrıyı aramak için bir tarafa dağılıyor, ama bulamıyorlar. Onun üzerine bir kartalı göndermişler arasın diye. O da bulamamış. En son bu görevi bir arı almış. Arı, Tanrıyı bir korulukta uyurken yakalıyor ve onu iğnesiyle sokarak uykusundan uyandırıyor. Tanrı buna daha çok kızıyor ve ülkeye başka felaketler getiriyor. Tanrılar şaşkın. Ne yapacaklarını, nasıl onu bulup getireceklerini düşünürlerken, içlerinden biri “sihir yapalım” diyor. Bunun üzerine Kamruşepa adında bir kadın dinsel tören düzenleyip orada şöyle konuşuyor; “Kapıcı 7 kapıyı açtı, 7 sürgüyü çekti. Kara toprağın altında tunçtan kazanlar vardı. Onların içine giren bir daha çıkmaz. Onlar Telepiun’un kızgınlığını ve öfkesini alsınlar, onlar geri bırakmasınlar” diyor. Böylece Telepinu geri dönüyor. Ülkede sis kalkıyor. Ağaçlar bitkiler canlanıyor, insanlar doğuruyor, hayvanlar yavrulamaya başlıyor. Memlekete canlılık geliyor. Bu öyküdeki 7’ler de ta Sümerlilerden gelen etki… 7 kapı, 7 dağ, 7 kat gök…(Güneş, ay ve 5 gezegen deniyor bilim adamlarınca)
Kumarbi Öyküsü; “ilk çağlarda Alalu adlı bir kral varmış. O gökte bir tahtta oturuyormuş. İlk var olan tanrı Anu, onun ayakları ucunda duruyormuş ve Tanrıya içki sunuyormuş… Alalu, 9 yıl gök krallığı yaptıktan sonra, Anu ona savaş açıyor; savaşı kazanarak gök krallığını onun elinden alıyor. Alalu da yer altı karanlığına kaçıyor. Alalu’nun Kumarbi adında bir oğlu var. O da yeni Gök Tanrısı’nın ayağı dibine oturup, ona içkiler sunuyor. Fakat, 9 yıl geçince, o da Anu’ya başkaldırıp savaş açıyor. Anu, Kumarbi ile baş edemeyeceğini anlayarak, göğe doğru kaçmaya başlıyor. Kumarbi, onun ayaklarından yakalıyor ve erkeklik organını ağzıyla koparıp yutuyor. Buna çok seviniyor Kumarbi. Anu “ona sevinip durma! Senin içine öyle ağır yükler koydum ki! Önce seni F.T’na, sonra Aranzah denilen Dicle Nehrine ve iki kötü Tanrı’ya gebe bıraktım” diyor. Ve göğe gidiyor. Kumarbi, içindekileri çıkarmak için tükürüp duruyor. İlk çıkan tanrı Teşup Kumarbi’yi görevinden indiriyor. …
Lizlikummi Hikayesi; “… Kumarbi, kendisini tahttan indiren Hava T. Teşup’a kızıyormuş. Ona bir kötülük yapmayı planlıyor. Bunun için eline bir asa alıyor. Ayağına rüzgârı pahus yapıyor. Şehri olan Urkiş’ten ayrılıp ‘Soğuk Göl’ denilen yere geliyor. Orada çok çok büyük, bir uçtan bir uca uzanan bir kaya görüyor. O kaya ile yatıyor Kumarbi. Efsane bu ya! Kaya ondan gebe kalıyor ve bir çocuk doğuyor. Kumarbi onun adını ullikummi koyuyor. (Anlamı, Kummiya şehrinin yıkıcısı.) Kumarbi onun göğe gitmesini, Tanrı Teşup’u ayağıyla karınca gibi ezmesini, Tanrıları gökten kuşlar gibi dağıtmasını söylüyor ve onu ubelluri adlı, dünyayı üzerinde taşıyan bir devin omuzlarına koyarak denizde büyümesini istiyor. Öyle de yapıyor. Çocuk bir gün de bir metre, bir ayda 250 metre büyüyor. Öyle ki, deniz onun ancak beline kadar geliyor. Başı da göğe ulaşıyor. Onu Tanrılar arasında ilk gören Güneş Tanrısı, gidip durumu Hava Tanrısı Teşup’a haber veriyor. Teşup çok korkuyor ve 70 Tanrıyı toplayarak, onu yok etmeye çalışıyor, fakat başaramıyor. Onun üzerine Tanrılar Sürerlilerin Bilgelik Tanrısı olan Ea’ya gidip, onları bu kayadan kurtarması için yakarıyorlar. O da Tanrıların göğü ve yeri birbirinden ayırmak için kullandıkları bir aletle bu kaya çocuğu parçalıyor, böylece Teşup kurtuluyor.” (s. 64-65-66)