Gazetelerde, kitaplarda, internet ortamında o kadar çok şey anlatılıyor ki, kendini beceriksiz hisseden ya da bir biçimde başarıya ihtiyaç duyan herkes bir deva bulmak umuduyla sarılıyor satırlara. Sanki orada bir şey görecek ve o gördüğü sihirli bir değnek değmişcesine onu başarıdan başarıya koşturacak.
Oysa o satırları yazanların da aslında o satırları okuyanların da çok iyi bildiği bir tane çözüm var: Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Yani emek harcamak.
Mustafa Kemal’in sadece iyi bir asker olduğu için başarılı olduğunu kim iddia edebilir örneğin? Evet, iyi bir asker olmak belki birçok savaşı kazanmak için yeterlidir ama Atatürk’ü büyük yapan sadece cephelerde kazandığı o savaşlar mıdır?
Atatürk’ün kitaplığında çok sayıda kitap olduğunu ve bu kitapların çoğunda (belki de hepsinde) bizzat kendi el yazısıyla motlar tuttuğunu bir yerlerden duymuş olabilir herkes. Ama bunu duymak insanın yaşamına bir etkide bulunmuyorsa hiçbir anlamı olmayan boş bir bilgiden öteye gitmez bu.
Kitap okumayan bir öğrenci başarılı olabilir mi örneğin? Ya da sadece ders kitabı okuyan bir öğrenci başarılı olabilir mi? Dünyada sadece iyi bir meslek sahibi olmak yeterli diye bakıyorsanız bu soruya “evet” yanıtı verebilirsiniz. Ama Atatürk örneğinden devam edelim. Okuduğu binlerce kitabın acab yüzde kaç tanesi askerlikle ilgili kitaplardı dersiniz. Öyle ya mesleği askerlik değil miydi? Şu soruyu düşünmek bile “evet” yanıtının içini boşaltıyor.
Okumak sadece bir yol. Bıkmadan, usanmadan, öğrenerek, öğrendiğini yaşamda uygulayarak okumak…
Bu da başarılı olmak için harcanmış emeğin sadece bir bölümü…