SÜRÜ
Veysikan aşireti artık son günlerini yaşayan bir hasta adamdan farksızdır. Geçimlerini pek çok benzeri gibi hayvancılıkla sağlayan bir topluluktur onlar.
Tarımda makineleşmenin artması onlar için meralarını kaybetmekten başka bir şey değildir. Bir de kan davası yüzünden epeyce güçsüz düşmüşlerdir. Önlerinde ise atlatmaları gereken çetin bir kış vardır. Peki ya diğer kışlar?
Hamo ağanın büyük oğlu Şivan kanlı oldukları aşiretten bir kızla evlidir. Berivan’la… Ne var ki üç kez çocuk düşürmüştür Berivan ve son düşüğün ardından ağzını açmaz olmuş, kimseyle tek kelime konuşmamıştır. Hamo ağa çocukların ölümü dahil başlarına gelen tüm felaketlerden Berivan’ı sorumlu tutar. Berivan hastadır oysa ki, Şivan’sa onu deli gibi sevmektedir. Bu yüzden aşireti terk etmekten başka bir çıkar yolu kalmaz Şivan’ın. Üstelik kan davasında barış yanlısı olduğu için babasının ve diğer aile fertlerinin baskıları da gına getirmiştir.
Aşiretin tek umudu ellerindeki sürüyü Ankara’ya götürüp satmaktır. Babasının zorunlu olarak yaptığı teklif aklına yatan Şivan, sürüyle Ankara’ya gitmeyi kabul eder. Orada hem bir miktar para alacak ve böylece Berivan’ı tedavi ettirecek, hem de iş bulup aşiretten ayrılacaktır.
Ne var ki sürü henüz memleketten ayrılmadan pek çok aksilik gelir başlarına. Felaketler yol boyunca da bırakmaz peşlerini. Resmi görevlilerin, hırsızlar, hastalıklar, kanıksanmış ihmalkârlıklar sürüyü epeyce eksiltir.
Ankara’da buldukları da umduklarından çok farklıdır üstelik. Hamo ağa da, Şivan da, Berivan da son darbeleri burada yer.