İKİ KARGAYLA BİR KÖRÜN HİKAYESİ
Geçmişlerinde sürekli ezilmiş, itilip kakılmış bu iki karga, huzura ermek yerine itişip kakışmayı seçtiğinden, bir türlü çöplükten kurtulamamış, bir türlü insanlık mertebesine ulaşamamış.
Kimi gülüp geçermiş, kimi acırmış hallerine… Kimi de kendi hallerine bırakmış onları…
Onlar da kaldıkları köye gelen bir körle beraber yuvarlanıp gittiklerini sanırmış…
Akılları fikirleri fitne fesatta olan kargalar kimi zaman çok ulvi düşüncelere sahiplermiş gibi konuşarak yaptıklarını göremeyen körü kandırıp dururmuş.
Zavallı körün en büyük hatası görmemeyi fiziksel bir kusur sanmakmış. Bu yüzden duyduklarını bile yanlış anlarmış, ya da işine öyle geldiğini sanırmış, onlara benzeyerek neler kaybettiğini bir türlü anlamazmış… Bu yüzden susarmış, susmanın ne zaman erdem, ne zaman haksızlık olduğunu bilse, avazı kadar bağıracakmış belki de.
Ama bağırmazmış, bağırsa gözleri bile açılacakmış…
Hayat zormuş tamam da, insanlık da bu kadar mı kolay harcanırmış…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
Develer telllal iken, pireler berber iken
İnsanlık ayaklar altındaymış!