Güçlülerin güçsüzleri sömürmesi bir doğa yasası mıdır yoksa?
Yandaki koridorun çatısına yuva yapmaya uğraşan bir çift serçenin canhıraş çabasına birçok kez tanık oldum. Bu yüzden sevimli gibi sığırcıkların bu minicik hayvanlardan ne isteyebileceğini anlamakta büyük zorluklar çekiyorum.
Eğer kuşlar arasında bir adalet söz konusu olmalı ise – ki bütün canlılar için adalet vazgeçilmezdir- sığırcıkların serçelere yaptığı zulüm en ağır cezalara çarptırılmak zorundadır.
Günleri emeğiyle yaratılan bir yuva bir sığırck kuşunun birkaç saniyelik saldırılarıyla tuzla buz olabiliyorsa insanın doğa yuasalarına itiraz hakkı da doğmak zorunda.
Bir serçeden en belirgin farkı, vücudunun birkaç. Misli büyük olması olan bu çok öten kuş, serçe yuvasını dağıtma hakkını kimbilir hangi gereksiniminden alıyor.
Ama şurası da bir gerçek ki çatıya yuva yapmak zorunda kalan bir serçe niçin ormanlık yerleri bulamıyorsa, sığırcıklar da aynı bakış açısıyla serçe yuvalarına saldırmak zorunda kalıyorlar.
Dolayısıyla kendilerine yaşam hakkı tanımayan asıl suçlu çıkıyor karşımıza: İnsan!
İnsana yaşam hakkı tanımayan insandan başka bir şey beklemek zatem mümkün olmadığı için, adaletsiz ortaya çıkmış bütün doğa yasaları da ancak böylece bir anlam kazanabiliyor.
Doğa yasalarında da adaletin egemen olması için en önce insanlar arasındaki adaletin yerleşmesi gerekiyor.
Her şeyin başı insandan, insanca bir düzenden geçiyor!