UNUTULMUŞ UÇURUM
Sürgit genişleyen bir aralık
Doymak bilmez bir canavarın ağzı
Kırılmadan hemen önce derinleşen çatlak faydaki enerji gibi
Hangi toplumsal dolguyla kapanacak bu uçurum?
Aynı topraklar üzerinde erişilmiş
Aynı abeceyle kurulmuş erişilmez sözcükler
Aynı saltık geçmişe içkin ve aynı zaman diliminde
Birbirlerinden ekinler kadar uzak
Geleceğe bakışlar kadar ayrık soluk alıp vermeler
Kıyılarından birinin
Karşıdaki kıyının yoksul tırnaklarıyla kazılmış topraklarında
Plazalar, Laila’lar
Post-modern çiçekler açmış…
Bataklıktan geçilmiyor diğeri
Çamur, gecekondu ve ter kokusu
Yitirmenin bütün türevleri üzerine oynanan bir kumar
Mutsuzluğa mahkûm yaşamların tek seçeneği mi olmak zorunda?
Bir yanda düş kurmaya bile yetmeyen güçsüzlükler
Bir yanda tepeden tırnağa kayıtsızlık olan bitene
Kimi çürük iplere asılarak tırmanıyor umutsuzluğa
Kimi tüm sınırlarını zorluyor yorgun elleriyle dokunmak için
Oysa gözleri gördüğünü anlamaktan uzak
Parmak uçlarında nasırlaşmış doyumsuzluklar
Zengin köprülerden geçenler dönüp bile bakmıyor
Alt kattaki kavgaya…
Kamil Akdoğan