Ucu Yakılmış Bir Mektup
_______________mektuplar, uzakları taşır
_______________ve yollanır, bilinmez uzaklıklara…
ben, ucu yakılmış bir mektubum, zarfında tutsak!
sütbeyaz güvercin kanadına ilmek ilmek düğümlenmiş.
burçlardan
saraylardan
girift katedrallerden
salınmışım, gökyüzüne, sessiz-sedasız
salınmışım
ucuz zarflarda, işlenmiş rulolarda.
maviş göğsünü yarmışım çırpınan denizlerin
peyklerin, çapar’ların dillerine türkü
sırlarına yaren olmuşum kimileyin
haramîler yolumu kesende korkmuşum!
rüzgar kanatlı tatar’ların duldasına sığınıp
korkusuz ulakların heybesinde, tir tir titreyerek.
mütevazı sofralarda okumuşlar beni kâh
gün olmuş, sürülmüş, bereketli tarlalarda
buğulanmış gözleriyle g/özlemişler yolumu
heyecanlı analar
sabır taşı babalar
ve yanakları nar bahçesi gülçiçek yavuklular
meraklı çocuklar gibi tüneyip pencerelere
beklemişler, avludaki gölgemi soluksuz
beklemişler
günaşırı
akşamüstü
gecenin son yarısı…
ben, ucu yakılmış bir mektubum, zarfında unutulmuş!
kara trenlerin küflenmiş vagonlarında.
cepheden, sıladan, kör olası gurbetten
kışladan, mahpustan, leyl-i mektepten
menzilden menzile savrulan kısraklar gibi
hüznü ve sevinci döşeyerek koynuma
kesmişler biletimi, en ıssız diyarlara!
yedi bölge, dört bucağından, kadim anadolu’mun
ve uzak kıt’alarından ihtiyar dünya’nın…
oysa ki;
muştulu haberler getirdim size, binyıllardır!
içresinde ümitleri, közlenmiş sitemleri de
ve emsalsiz aşk’lar taşıdım ki cihana bedel!
eşinize
dostunuza
el bebek yavrunuza
kabına sığmaz yalınkılıç bir sevda ile
köpürmüş kahve tadındaki, sert öfkenizle
acı-tatlı hatıraları özenle nakışlayarak
umudunuz ve dermansız hasretlerinizle yazdığınız…
ben ucu yakılmış bir mektubum, zarfında dargın!
emektar postacı’ların lacivert çantalarında.
ellerinizin emeği, gözlerinizin ağrısıyla
kalem
mürekkep
ve süzülmüş gözyaşınızla
satır-satır işleyerek ahvalınızı p/ak sayfalara
solgun kâğıtlara sardınız körpecik bedenimi
tütün ve fesleğen yaprağıyla, allayıp, pulladınız.
ve usulca öperek rengârenk gül tenimden
köyünüze
kasabanıza
cennet yurdunuza
günler, haftalar, aylar ve yıllarca
ihbarları, itirafları, aşk’ınızı beyan eyleyip
yolladınız beni, yıllar yılı, bıkmadan asla!
alnındaki boncuk-boncuk teriyle seğirten
öleyorgun postacı’ların, genç ellerinden.
hani,
avlunuzda
kapınızda
yahut köşe başında sokağın
dudağının kıyısında yalansız tebessümü
sol göğsündeki katıksız sevdasıyla, hafiften
elinde, avucunda, ne varsa usulca dağıtarak!
koynundaki kan kızılı karanfil çiçeklerini
gülendam bakışlı ol narin sevgiliye uzatır gibi…
2012/
4.Geleneksel ‘Postadaki Hayatımız’ Konulu Şiir Yarışması Birincilik Ödülü/2012
Alpaslan Akdağ