EFLANİ BELEDİYE BAŞKANLIĞI “ŞAİR İBRAHİM YILDIZ ŞİİR ÖDÜLÜ” SONUÇLARI
ALP ARSLAN AKMAN RUMUZ: PİNHAN
TAŞ MESELİ
Misal
Bir yaprak düştüğünde
Toprağın duyduğu acı
Daha mı azdır
Doğurduğunda
Ağacı
Yahut
Mıh mesela
Yararken bir duvarın bekâretini
Hıncını mı almadadır
Sırtından vurulduğunun
Peki neden
Ağlamaktan utanan
Güler yüzlü bir devrimci gibi
Asılı kalır yanaklarında
G-özsuları
Darağaçlarının
Bilemem
Bir bildiğim taş meseli
Ki bu biçimsizlik ancak taşın huyudur
Sertlik kanunu
Ve taş kırılırsa
İçten kırılır
FESİH VURAL RUMUZ: UZAK
BİR İNTİHAR COĞRAFYASI NOTLARI
kalbim
bu gece
bir eşkıya kederiyle vur penceremi
uyandır tatlı uykusundan
boynu bükük sözcükleri
dinlesinler fermanı
ruhum sendedir
bedenimi sar
sabırsızdır gece
sabaha az var
/
kalbim
bu gece
bir mülteci hüznüyle dokun
kapısına kelepçe vurulmuş coğrafyama
s/açılsın içinde ya/saklı baharlar
artık ne kinle sulansın toprak
ne de zamansız düşmesin dalından yaprak
/
kalbim
bu gece
hatırı /dostluğu
bir gecelik bile olsa
askıya al sözlerimi
bir darbe de sen yap dilime
nasıl olsa alışkındır
darbenin her haline
gözaltına al dizelerimi
içinde insan var diye
/
kalbim
bu gece
zahmet edip bağlama gözlerimi
tut ellerimden
dokun dilime
son isteğimi sorma
sus(turul)ma faslında her şey
annemin nenni dili
unutmuşken türküleri
İBRAHİM ÇELEBİ RUMUZ: BENDİMAHİ
DİPNOT
uyandım
ardında bıraktığın boşluğu
müsvedde kullandım
çünkü kâğıt
intikamına dönüşebilir ormanın
baktım kuş
açık bir kitap
gökyüzü şirazesi
diyemediğin sözcükler duruyor
kanatlarında
unutma
susmak
daha çok aksanlıdır
çığlıktan bir dövmedir dudaklarda
dikkat et kâğıda
bu gece ayracı ip olan
tüm kitapların kahramanları
intihar edecek
başındaki yıldızlardan anla
sadece bir dipnottur dünya
HALİME YILDIZ RUMUZ: 19
TİRŞE YELEK GÜVEZ ETEK
-renk adlarını beraberinde götüren anneme-
marş topluyor biri
kazanlarda kaynatıp türkü yapacak besbelli
dilim nefti ninnilere serili
sokak emekleye emekleye attı kendini mazgala
avluyu içine çekip nefesini tuttu ev
kalbi kalbe sürterek ateşi icat ettim
yenlerim kuşpalazı
gece
k e n d i n i a r a y a n c i n a y e t
yavruağzına gömülü zifiri bir perşembedir acı
yüzüne mor, kalbine nar sürülü kadın
toprağın rahmi alındı
her insan çocukluğundan çalıntı
tebdil-i kıyafet gülüşümü görseniz
tanır mısınız
ne kavukludur ne pişekar
ne de gölge adam
meddahtır bozkır ağaçları
eleğimsağma çaputlara çarpa çarpa
anı sağar rüzgâr
çividi, camgöbeği, kuzguni
kurşuna dizildi hepsi
altına dizilse ne iyiydi
zarf tedavülden kalkınca
kâğıt ince hastalık
heeey kavuniçi
beni de alsana içine
içim biçimsiz bir infaz alanı
omzumu kaşıyorum her gün
kanatlarım çıkarsa
devremülk kuş evlerine taşınırım ossaat
batıl aşkları buğu yapar
ikindi çayına giderim ce(i)nnete
yerçekimini reddettim, kirpiklerim yakut bekçisi
radika diyorum anne
şu koskoca dünya radika
püfff
üfleyip gittin
tirşe yelek güvez etek
SELMA ÖZEŞER RUMUZ: NİHAN
SEVİYORSAN BU GECE GEL
yağmur topluyorum
ikimiz demiştin
yağmuru çok
seviyorsan bu gece gel
dua edelim denizler
bereketlenir belki ağlarsak ikimiz
içimizden geçen bu şehir
bizi bize bırakıp sokulgan pervazlardan
içimize değen sarmaşıklar
kalıversek
gün eğilirken
oturur yarayı da kanatırız
konuşursak belki susardı karanfil
elim bir kaza kadar ani
durduk yerde kuruyan gökyaşı
yakışır şimdi bu susmak
papatyanın ağarmış saçlarına
sarışın kadın duası
beni tekrarlar öldürür
bilmiyorsun
beni harflere sakla yanlışsız yaz
yanıyor canım
uçmağa durmuş aklım
bilirsin
ancak bir diğeri
olduğunda tamamlanırmış resim
cilası erken dökülmüş şehrin uykulu sabahları
ensesinden vurulmuş aşklar kadar çetin
söze hapsedilmiş dün
bir kasaba rüyası kadar masum
kalbimde avaz avaz ‘aşk’ birikmiş
almalısın