Muzır İkili – Ahmet Süreyya DURNA
Mâziye uzanan yoldur anlatılanlar. Veyahut da o yolun yolcusudurlar. Siz buna ister öykü deyiniz, ister hikâye. Ne fark eder ki?.
Çok değil, yarım asır öncesini içermektedir, çoğu yaşanmışlıklar. Veya takrîben biraz daha aşağıları… Nice argümanların üç adımlık zaman diliminde nasıl da kaybolduğunu ve ne çabuk unutulduğunu görmek, görebilmek mümkündür.
Teknolojik gelişmişliğin, sosyolojik bağları ve geçmişle ilgili bağlantıları inkıtaya uğratması; ya da bütünüyle kopartması, ne yazık ki sosyal bir vâkıadır. Oysa toplumların dejenerasyona uğramadan ayakta kalabilmeleri, ancak ve ancak kendi öz kültürleriyle öz yapılarını muhafaza etmeleri sonucuna dayanır. Tüm yapaylıklar, katiyetle “natürel” dokunun yerine ikame edilemez.
Hele de dil, tarih, gelenek ve aile mefhumu gibi hassas konular; yenilikçilik
adına yenik düşürülmemelidir. Elbette ki her şey tabiî ortamında ve doğal
mecrasında, aslî hüviyetiyle güzeldir.
Bundan dolayıdır ki okuyacağınız öyküler, sizi geçmişle gelinen nokta arasında kısa bir yüzleştirmeye yöneliktir. Ya da bir nebzecik düşündürmeye… Hepsi de, hayatınızdan söküp atamadığınız parçalardır belki de… Ve belki de duymuşsunuzdur veya yaşamışsınızdır bir benzerini. Yaşanılmıştır nitekim.
Tüm güzellikler sizlerle olsun. Esenlik dileklerimle…
Ahmet Süreyya DURNA
Bu sitede ilginizi çekebilecek diğer kategoriler, bağlantılar
Blog Sahibinin (Kamil Akdoğan) Yazıları
Edebiyat Kültür Sanat Dergileri
Dergi, kitap, yazı, ürün gönderebilirsiniz