Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 20

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 20

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 20

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 20

 

“Seyyah Kılığında Bir Ajan”

BERTRANDON DE LA BROQUIERE

 

“Suriye’den çıkınca bizim Ermenistan adını verdiğimiz Türkmen ülkesine girdim; bu diyarın başkenti, onların Antekeye adını verdiği büyük bir şehirdi, biz ona Antakya diyorduk. Burası büyük bir şehir, vaktiyle güzel bir yer olduğu belli, surları bugün de hala güzel ve yıkılmamış durumda, çok büyük bir alanı çevreliyor. Yörede oldukça büyük dağlar var, şehirde şimdi üç yüz kadar ev bulunuyor. (…) şehir içinde Araplardan çok Türkmenler oturur, ayrıca onların çok miktarda hayvanları vardır, develer, inekler, koyunlar ve şimdiye kadar gördüklerimin en güzel cinsi olan keçiler…” [1]

Bertrandon de la Broquiere’in vaktiyle güzel bir yer olduğu belli dediği Antakya’da artık ne surlar var kenti çevreleyen ne de kuzeye doğru göze çarpan göl… Keçiler varsa da bilmiyorum ama develer çoktan gitti, hatta Broquiere’in üzerinden muhtemelen hiç geçmediği Roma Köprüsü de yok, ileride keyifle anlatacağı Nauralar da…

Fransız aristokratı ve zoraki seyyah olan Bertrandon de la Broquiere’in seyahat tarihi günü gününe belli olmasına rağmen doğum ve ölüm tarihleri net olarak bilinmemektedir. Ama 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyıl arasında yaşadığı anlaşılmaktadır. Zoraki seyyahtır çünkü düpedüz bir ajan faaliyeti için verilen bir görevlendirme ile yola çıkmıştır, hatta bu görevinin başında da sonunda da pek çok kez ödüllendirilmiştir ama buna rağmen ortaya çıkardığı eser o dönemin Osmanlı Devleti ve toprakları üzerine adeta bir başvuru niteliğindedir. Bu başvuru sadece günümüz için değil, kendisine o görevin verildiği zamanlar için de geçerlidir elbette.

 

Bertrandon de la Broquiere’in asıl amacı yeni bir haçlı seferi başlatmak isteyen Burgonya dükü Phlippe le Bon’a Osmanlı kuvvetleri hakkında doğru bilgiler götürmektir. Bu amacını şöyle açıklar:

 

“… Efendimiz hazretlerinin danışmanı ve başyaveri sıfatıyla, dünyayı tanımak isteyen soylu insanların yüreklerine cesaret vermek (…) ve efendimiz Phelippe’in önderliği ve buyruklarıyla ve Tanrının inayetiyle (…) bu küçük seyahati yaptım; eğer herhangi bir hıristiyan kral ya da prensi, Kudüs’ü fethetmeye ve buraya büyük bir orduyu karadan sevk etmeye kalkışırsa veya herhangi bir soylu kişi oraya gitmek ve ulaşmak isterse, Bourgogne dükalığından Kudüs’e kadar yol üzerindeki bütün kentleri, kasabaları, bölgeleri, ülkeleri, ırmakları, dağları, ülkelere giriş yerlerini bilsinler istedim.”[2]

 

Aynı zamanda Fransız aristokrasisinin en güçlü isimlerinden biri olan Phlippe le Bon’un sefer için ordularını topladığı ancak ani bir kararla vazgeçtiği söylenir.

 

 

“Seyyah”ın yaşadığı dönem Osmanlı Devleti’nin de yükselişe geçtiği tarihlerdir aynı zamanda. Gerçekten de bırakın yeni bir haçlı seferini örgütlemeyi Bizans’ı da kaptıracaktır Avrupa aristokrasisi. Broquiere’in yaklaşık iki yıl süren gezisi üzerinden 20 yıl geçtikten sonra İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından ele geçirilecektir. Yaptığı geziden yaklaşık 22 yıl sonra basılan kitabı “Le Voyage d’Outremer”in (Denizaşırı Seyahat) kapağında da İstanbul’u henüz kuşatma altında gösteren bir minyatür ve başka detaylar vardır.

 

 

Broquiere hakkında ülkemizde edinebildiğim ilk ciddi araştırmayı yapan Semavi Eyice, ajan seyyahın Türkler hakkında olumlu düşünceler paylaştığını yazar. Eyice’nin bu düşüncelerinin de yer aldığı 1975 tarihli makale Eren Yayıncılık tarafından yayımlanan Bertrandon de la Broquiere’in seyahatnamesini anlatan kitabın[3] sunuş yazısıdır aynı zamanda. İşte o sunuştan bir paragraf:

 

“(…) içinde yaşadığı milleti iyi tanımağa çalışan, onun iyi taraflarını, meziyetlerini, başarı sebeplerini de görmesini, takdir etmesini bilen bir insandır. Kitabının sahifeleri çevrildikçe bu gayet iyi anlaşılır. Her fırsatta seyyah Türkleri, başka Hristiyanlardan, mesela Rumlardan, Macarlardan üstün tuttuğunu belirtir”[4]

 

Kudüs’e deniz yoluyla “hacı” olarak giden Bertrandon de la Broquiere dönüşte ise yayandır. Zaten asıl amacı da elbette hac değil, hac dönüşü geçeceği Osmanlı topraklarından olabildiğince işe yarayacak bilgiler toplamaktır. Kimi zaman deve kervanlarına karışmış, kimi zaman Müslüman kıyafetleri kuşanmıştır.[5] Önce Şam’a ardından Hama üzerinden Antakya’ya gelir. Hac dönüşü Antakya’dan sonra başlayan coğrafyada dönemin en önemli askeri güçlerinden biri olan Ramazanoğulları Beyliği ve ardından da Karamanoğulları beyliklerinin topraklarından geçerek o sıralarda Bizans İmparatorluğu’nun elinde olan İstanbul’a ulaşmıştır.

 

Konstantinopolis çok büyük ve cezbedici bir şehir, burası üç köşeli bir kalkana benzer; köşelerden biri, “Saint-Georges’un kolu” adını verdiğimiz Boğaz üzerindedir; bir diğeri Boğaz’ın güney yakasından Gallipoly’ye kadar uzanan oldukça geniş bir körfezin kuzey yakasında yer alan liman üzerindedir. Her biri yedi tepe üzerine kurulmuş üç büyük şehir bilinmektedir;[6] bunlar Roma, Konstantinopolis ve Antakya’dır. Bana göre Roma, Konstantinopolis’ten daha büyük ve daha derli topludur, Antakya’ya gelince, burasını sadece geçerken görebildiğim için ne çapta bir yer olduğunu bilemiyorum; yalnız dağlarını, Roma’nın ve Konstantinopolis’in dağlarından daha büyük olduğunun farkındayım” [7]

 

Bertrandon de la Broquiere, Tarsus civarında Türkmen beylerini gezerken şu notları almıştır:

 

“Bu ülkede Türkçe konuşuluyor ve bu dil, daha önce söylediğim gibi Türkmenler ülkesinin başkenti olan Antakya’dan itibaren kullanılmaya başlıyor; Türkçe güzel bir dil, özlü ve öğrenilmesi kolay”[8] 

 

“Sonra Antakya’dan ayrılıp batıya doğru yola devam ederken, yanımda arkadaşım Memluk olduğu halde Negre adı verilen bir dağdan geçtim”

 

[1] Bertrandon De La Broquiere’in Denizaşırı Seyahati, Eren Yayıncılık, Editör: Ch. Schefer, Sunuş: Prof. Dr. Semavi Eyice, Çeviren: İlhan Arda, İstanbul, 2000, S 164-165

[2] Bertrandon De La Broquiere’in Denizaşırı Seyahati, Eren Yayıncılık, Editör: Ch. Schefer, Sunuş: Prof. Dr. Semavi Eyice, Çeviren: İlhan Arda, İstanbul, 2000, S 101-102

[3] Bertrandon De La Broquiere’in Denizaşırı Seyahati, Eren Yayıncılık, Editör: Ch. Schefer, Sunuş: Prof. Dr. Semavi Eyice, Çeviren: İlhan Arda, İstanbul, 2000

[4] İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları, Cilt VI, 1975, Semavi Eyice, Bertrandon de la Broquuiere ve Seyahatnamesi (1432 – 1433)

[5] Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi

[6] Yedi tepeli tek şehrin Roma olduğu söylenir, İstanbul da Roma İmparatorluğuna başkentlik yaptığı için bu sıfatı almıştır, aynı şey Antakya için de geçerli olmalı…

[7] Age, s. 215

[8] Age, s. 177