Seyahat(name)lerdeki Antakya – 4 WILLIAM FRANCIS AINSWORTH
Britanyalı bir seyyah, jeolog ve doktor olan William Francis Ainsworth 1807 yılında Britanya’da, Exeter’da doğdu, 1896 yılında Londra’da öldü.
Anadolu’ya, aralarında Antakya ve civarının da olduğu bölgeye, Mezopotamya’ya ve Suriye’nin kuzeyine geldi. Fırat nehri ve çevresini araştırmak için bölgeye siyasi ve askeri bir amaçla gönderilen general Francis Rawdon Chesney ‘nin yanında doktor ve jeolog olarak yer alıyordu. Sonrasında bölgede yaşayan Hristiyan Keldaniler – Nasturiler üzerine bir araştırma yaptı, bu araştırma görevi bir Hristiyan derneği ile Kraliyet Coğrafya Kurumu tarafından verilmişti.
Gözlemlerini ve izlenimlerini ülkesine döndükten sonra kitap haline getirdi ve o kitaplara seyahati esnasında çizimlerini yaptığı yerleşim yerleri ve manzaraların görsellerini de ekledi. Aralarında doğrudan Antakya ve çevresini anlattıklarının da olduğu çok sayıda kitap ve makale yazdı.
Kuzeni, ünlü roman yazarı William Harrison Ainsworth tarafından yönetilen Ainsworth Magasine’in 5. Cildinde doğrudan Antakya ve çevresini anlatan üç makalesi yayımlandı. Bunlar yayımlanma tarihlerine göre “Daphne of Antioch” (Antakya’nın Dafne’si) ,
Keldağ, Gölbaşı
“The Bay of Antioch” (Antakya Körfezi) ve “The Gulf of Alexandretta” (İskenderun Körfezi) idi. Üç makale de 1844 yılında yayımlanmıştı.
William Francis Ainsworth, Fırat ve çevresi araştırmaları için katıldığı seyahatteki izlenimlerini 1888 yılında Londra’da basılmış “A Personal Narrative of the Euphrates Expedition” isimli kitapta anlatmıştı. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Ahmet Tahir Dayhan, “Yıkılış Döneminde Asya ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı Topraklarını ‘Keşfeden’ Oryantalistler’ adlı makalesinde, Fırat çevresine yapılan yolculuğun asıl amacının “Hindistan’a yeni bir yol açmak” ve bunun için de aralarında “Kuzey Suriye bölgesinin haritasını çıkarmak” olduğunu yazıyordu. General Chesney daha sonra yayımlanan ve bu seferdeki izlenimleri anlatan kitabına “Narrative of the Euphrates Expedition” (Fırat Seferinin Anlatımı) ismini vermişken, William Francis Ainsworth ise kendi izlenimlerini anlatan aynı konulu kitabına “A Personal Narrative of the Euphrates Expedition” (Fırat Seferinin Kişisel Bir Anlatımı) adını koymuştu.
William Francis Ainsworth ve Antakya
Ainsworth’ün 470 sayfalık kitabında 97 kez Antakya (Antioch), 32 kez Asi nehri (Orontes), 29 kez Amanos dağları (Amanus), 16 kez İskenderun (Alexandretta), 14 kez de Belen (Baylan) sözcüğü geçer. Ainsworth Antakya’da 6 ay gibi hiç de kısa sayılmayacak bir zaman kalmıştır.
Bazı alıntılar:
“Modern Antakya, antik Antakya şehrinin sadece çok önemsiz bir bölümünü kapsayan küçük bir kasabadır; kalan kısım çoğunlukla dut bahçeleri, üzüm bağları ve meyve ve sebze bahçeleri tarafından işgal edilmiştir.” (…) “Museviler için bir sinagog ve on dörtten az olmayan cami, bir Müslüman okulu ve çok sayıda han hamam vardı”
“Evler genellikle taştan inşa edilmiştir, ancak bazen sadece güneşte kurutulmuş tuğlalarla doldurulmuş bir ahşap çerçeveden oluşur ve üzerleri kırmızı kiremitlerle kapatılmış çatıya sahiptir. Bu kırmızı karolar Antakya’ya uzaktan bakılıyormuş gibi özel bir görünüm verir. Bazılarında iç merdivenler avludan koridorlara ya da balkona uzanır, bazılarında ise merdiven içerdedir. Pek çok avlu çok hoş bir biçimde portakal ve nar ağaçları tarafından gölgelenmekte, yaz sıcağında serin meltemleri almak için ağaçlar, kapılar ve pencereler genellikle batıya bakmakta. Çarşı ve sokaklar dar ve kirli, ancak kısmen temizlenmiş durumda
(…)”
“Daphne yakınlarındaki nehirden batıya doğru yükselen, sırtın zirvesine dik bir biçimde tırmanan (bu yönde kısmen tahrip olmuş) Antakya surları, zirveyi takip eder, mağara şapelleri ve taş mezarların olduğu yarıkların içine dalar ve uçurumdan Sen Paul kapısına inmek için tekrar yükselir.(…)”
Kaybettikleri yaşlı bir askerin ardından yaşadığı duygular “Kalplerimiz onun şu anki ıssızlığıyla çok uyumluyken Kutsal Şehir – Antakya’dan asla böyle üzücü duygularla aşağı bakmadık”
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih Eğitimi Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olan Selahattin Tozlu ise “Nusayriler ve Nusayrilik Bibliyografyası” isimli araştırmasında William Francis Ainsworth’ün bu kitabından alıntılar yapmıştır.
William Francis Ainsworth, iki ciltten oluşan “Travels and Researches in Asia Minor” isimli kitabının 25 Bölümden oluşan birinci cildinin iki yerinde de Antakya’dan söz etmiştir: İlki Tium’u anlattığı satırlardadır.
“(…) her iki tarafı da muhtemelen eski köklerden yayılmış defne ağaçları tarafından korunan eski bir geçit yolu”ndan yaptıkları yürüyüşte gördüğü bitki örtüsünün Antakya’dan Dafne’ye kadar uzanan antik yollar üzerinde göründüğünü söyler.
Bu kitabın bir başka yerinde ise Konya yakınlarında gördüğü su kemerini andıran bir harabeyi Antakya’da gördüğü su kemerine benzetir.
Antakya ve Dafne’den çok etkilendiği bu benzetmeden de anlaşılan William Francis Ainsworth daha sonra bir makaleyi tamamen onlara ayıracaktır. İşte Antakya halkının sosyal yaşamında önemli bir yer tuttuğu anlaşılan Zugaybe Çeşmesi örneğin:
“Antakya’nın batı kapısından çıkan bir gezgin, sağında eski İbrahim Paşa sarayını ve solunda antik kentin duvarlarından inşa edilen geniş kışlaları geçer. Yol, daha sonra bir patika haline gelir ve alçak kayalık tepeler üzerinden, tepedeki küçük bir alanda, eğlence partileri sırasında Antakya halkı tarafından çok rağbet gören Zoiba çeşmesi olan bir girintiye taşınır. Sular, öndeki sivri kemerle, her zamanki karakteristik taş kütlesindeki bir ağızdan akar ve öncesinde devasa bir çınar ağacı tarafından gölgelenen bir platformla mermer bir havzanın içine düşer.”
Ama kitabın ikinci cildinde Antakya ve çevresi çok daha geniş yer bulur.
Payas’ı anlattığı satırlar şöyledir:
“Akşam, çok güzel bir köye, antik adıyla Baiaes ya da Baths olan Payas’a vardık, burada ve Amanosların, Arsuz’un, Kel Dağı’nın ve aşağılarda Lazkiye’nin göz kamaştıran köylerinde yaşayan Rum kilisesinden Suriyelilerin arasına yerleştik.”
Belen böyle anlatılmıştır:
“Belen, Amanoslar’da, tıpkı İskenderun gibi gezginler tarafından sıkça sözü edilen, dikkat çekici küçük, kalabalık bir kasabadır,” der caminin Yavuz Sultan Selim, hanın ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığını ekler.
Antakya’dan ayrılış ise şöyledir:
“Antakya’yı, Antakya’nın sahip olduğu çok sayıda örneklerden bir kalıntıdan, en derin ilgiyle dolu bir biçimde, St. Paul kapısından çıkarak geride bıraktık ve aynı akşam Asi nehri üzerinde Cisr Hadid’e (Demir Köprü) geldik, antik çağlardaki Gephyra’ya (Köprüye). Asi Nehri’nin kıyısında patlıcan, bamya, kırmızı biber gibi Türkiye’ye özgü mutfak sebze yetiştiriciliğine adanmış bir toprak şeridi var.”
Kaynakça
1. Travels and Researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea and Armenia, A Personal Narrative of the Euphrates Expedition, Cilt 1
2. Travels and Researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea and Armenia, A Personal Narrative of the Euphrates Expedition, Cilt 2
3. Nusayriler ve Nusayrilik Bibliyografyası, Selahattin Tozlu, Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi ABD, Erzurum
4. Yıkılış Döneminde asya ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı Topraklarını Keşfeden ‘Oryantalistler’ DAYHAN, Ahmet Tahir
5. William Francis Ainsworth, “Daphne of Antioch”, Ainsworth’s Magazine: A Miscellany of Romance V, London 1844, s. 51-55.
6. A Personal Narrative of the Euphrates Expedition, William Francis Ainsworth
7. Adalya, 2012, No 15, Antiokheia ad Orontes Suyolları, Hatice Pamir – İnanç Yamaç