Seyahat(name)lerdeki Antakya – 9, Andrey Archibold Paton
Andrey Archibold Paton 1811 – 1874 yılları arasında yaşamış İngiliz diplomat, oryantalist, seyyah ve roman yazarıdır. 1843 ile 1874 yılları arasında çoğunluğu dünya üzerinde yaptığı seyahatlerden aldığı notlar üzerine kaleme aldığı çok sayıda kitabı vardır.
1841 ve 1843 yılları arasında Suriye’de bulunduğu yıllarda tutuğu notlardan oluşturduğu “The modern Syrians; or, Native Society in Damascus, Aleppo, and the mountains of the Druses, from notes made in those parts during the years 1841-2-3” (“Modern Suriyeliler ya da Halep’te, Şam’da ve Dürzü Dağlarındaki Yerli Toplumu, 1841-1842-1843 Yılları Boyunca Bu Yerlerden Alınan Notlardan”) isimli kitapta Antakya ve çevresini de anlatmıştır.
1843 yılı Şubat ayının ilk haftasında İskenderun’a ulaşan Andrey Archibold Paton’ın 309 sayfa ve 21 bölümden oluşan kitabının 19. Bölümünün tamamında ve 20. Bölümünün bir kısmında Antakya ve çevresi anlatılmıştır. 19. Bölüm şu alt başlıklardan oluşmaktadır:
“Kıyı Gezisi”, “İskenderun”, “Kötü İklim”, “Mustik Bey”, “Belen”, “Antakya”, “Fırat Nehri ile İletişim”
Andrey Archibold Paton kendisini 7 Şubat 1843 tarihinde Issus körfezinde bulduğunda İskenderun, arka planı “yemyeşil üçgen bir ova” olan ve “evleri ve denize aksi düşmüş palmiye ağaçları” ile uzaktan bakmaktadır. Bakış yönünün diğer tarafında ise Adana ovası ile karlı zirveleriyle Batı Toroslar yer almaktadır.
Antakya’ya gidişte “topçu birliklerinin nakliyesi için İbrahim Paşa tarafından yapılmış yol” diye bilgisini verdiği yolda Belen’in iklimini daha önce gezdiği Lübnan’ın kuzey bölgelerine, zirvedeki geçidin oluşturduğu manzarayı ise İsviçre manzaralarına benzetmektedir. Şubat ayında olanca soğukluğuna rağmen tattığı bu iklim İskenderun’da gördüğü ve hiç sevmediği sıcaklardan sonra çok hoşuna gitmiştir.
9 Şubat’ta ise “ayakları” “kış aylarında yaz aylarındaki yüz ölçümünün iki katına ulaşan” Antakya Gölü’ndedir, Belen dağlarının eteklerine ulaşmıştır artık.
“(…) Uzakta Asi nehri kıvrılarak denize akıyordu. İskenderun’dan Halep’e doğrudan giden yol, Antakya’yı ve gölünü güneye veya sağa doğru bırakarak Türkmen ovalarından geçiyordu”
O Antakya seyahati yıllarında altın çağını yaşayan İngiliz sömürgeciliğinin vatandaş Paton üzerindeki izlerini de görmek mümkündür bu kitapta. Paton, İskenderun’u Batı Afrika’da bir İngiliz sömürgesi olan Sierra Leone’ye benzetmiş, Antakya’da emeğin çok ucuz olduğu için Beyrut yerine Antakya’yı işaret ederek Avrupalılara akıl vermiştir. İskenderun iklimini sağlıklı bir yaşam için uygun bulmasa da limanının önemini unutmamıştır.
İskenderun limanı ile Samandağ’daki eski limanı karşılaştırırken Samandağ’daki limanın temizlenmesinin ve kullanılır hale getirilmesinin çok masraflı olduğunu söylemektedir. Böyle bir masraf yapılsa bile limanın 250 tondan fazla yük taşıyan gemileri kaldırmayacağını, üstelik yine çok masraflı bir dalgakıran inşa etmek gerektiğini yazmıştır. “Daha iyi bir plan” olarak İskenderun bataklığını kurutmayı ve İbrahim Paşa’nın Belen dağlarını delerek açtığı askeri yolu temel iletişim kanalı olarak kullanmayı önerir.
Andrey Archibold Paton , Antakya’nın çevre yerleşim bölgelerine uzaklığını o dönemin koşullarına göre vermiş, Antakya ve İskenderun arasındaki uzaklığın 10 saat, Antakya ve Samandağ arasındaki uzaklığın ise 6 saat olduğunu yazmıştır. Kentin nüfusuna ve etnik dağılımına ilişkin verdiği bilgilere sübjektif düşüncelerini de eklemiştir. Yazdıklarına göre: 10 bin kişiden oluştuğunu söylediği Antakya nüfusunun 1200’ü Hristiyandır. Antakya “Ortodoks Rumların metropol şehri” olmasına rağmen, “fanatik Müslümanlar” kiliseye izin vermemektedir! Nusayrileri ve Ermenileri ise “sadık” ve “çalışkan” olarak nitelemiştir.
Antakya’yı Beyrut’la karşılaştırması ipek üretimine ilişkin sözlerinde de devam etmiştir. Antakya ve civarında üretilen ipek Beyrut’ta üretilenlere göre daha az kalitelidir. İriliği ve güzel tadı ile göze çarpan yılan balıkları ise yılda 120 bin ila 150 bin adet civarında yakalanmakta ve tüm Suriye’ye dağıtımı yapılmaktadır.
Kaynakça:
1. The modern Syrians; or, Native Society in Damascus, Aleppo, and the mountains of the Druses, from notes made in those parts during the years 1841-2-3”