Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

YÜREĞİ SOLDAN ATMIŞ HERKESİN BURAYA VERECEĞİ BİR ŞEYLER VAR

YUKARIDAKİ BAŞLIK VE AŞAĞIDAKİ YAZI BİRGÜN GAZETESİNDEN AYNEN AKTARILMIŞTIR.

Belediyenin hesaplarını halka açarak alışılmışın dışında bir belediyecilik anlayışı sergileyeceğini gösteren Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir’i TAKSAV Sinema Atölyesi’nden Ertuğrul Akgün’le birlikte ziyaret ettik. Başkana, seçim başarıları, halka açılan belediye meclisi toplantıları, sorunları, projeleri ve alternatif belediyecilik anlayışı deneyimleri üzerine sorular sorduk.

»Sosyalist bir parti, nasıl oldu da bu belediyeyi aldı?
Böyle bir ilçede parti zemininde siyaset yapmak gerçekten zor. Farklılığımız vardı ve bu yalnızca bir partide örgütlenerek yapılmış bir çalışma değildi.

»Platform gibi mi?
Evet. Yani sadece şablonlarla, belirli klişelerle sınırlandırılmış bir çalışma değildi. Bu, içerisinde en soldan liberal kesimlere kadar insanları barındıran, yerel bir çalışma platformu.

SUYUN, TOZUN SOLU, SAĞI OLMAZ
»Nasıl bir yönetim anlayışı öngörüyorsunuz?
 Yerel seçimlerle uğraşıyorsanız, yerel seçimlerle ilgili suyun, tozun, dumanın solu sağı olmaz.
Türkiye siyasi arenasına baktığımız zaman yaş olarak çok da ileri yaşta sayılmam. Birçok şeyi sadece okudum, birçok şeyi yaşayamadan öğrendim.  Ama şunu biliyorum: Ben bütün solla ilgili insanların ne yapıp edip bir şekilde halkla buluşması gerektiğini düşünüyorum. Ve bizim yaptığımız şey bu aslında, bir anlamda.
Birileri gidip Ankara’da çadır kurmayı öneriyor. Ankara’ya gidip çadır kursanız da bir şey yapamazsınız. Yalnızca ağlayıp gelirsiniz. Bu yöntemlerle solculuk yapılacaksa ben orada değilim. Bu solculuk değil. İnsanların yaşamlarına bir kalite getirin, bir şey katın, eğer kaliteli yaşam standardını kamuya mal edebiliyorsanız siz soldasınız. Yoksa birilerinin önündeki yolu yapın, birilerine iş olsun, birileri bu işten nemalansın, faydalansın, birilerinin hayat standardı yükselsin, bizim derdimiz o değil. Olabilecek her yere nasıl ulaşırız, merkezden başlayıp çevreye doğru yayalım bunu. Bu ürece işadamını da katalım en garibanını da katalım.

»Meclis toplantılarını halka açmışsınız. Nasıl bir belediyecilik anlayışı öngörüyorsunuz?
Fatsa ve Porto Allegre deneyimlerini okudum.  Oralardaki deneyimleri anlamaya çalıştım. Meclis toplantılarını halka açtık, geniş toplantılar yapıyor,  tartışarak  kararlar alıyoruz. ‘Arkadaşlar biz bu sorunları çözmek için şöyle düşünüyoruz var mısınız bu işin bir parçası olacak mısınız’ diyoruz. Belediyenin hesaplarını dahi halka açıyoruz.

BU İŞİN HALKLA OLACAĞINI BİLİYORUM
»Belediyenin eleman eksikliği varmış, sosyalistlerin ne katkısı olabilir?
Belediye personeli yetersiz. Üstelik ihtiyaca göre istihdam da yapılmamış. Teknik eleman eksikliğimiz var. Teknik eleman konusunu parti yöneticileriyle de konuştuk. Onlar da bu konuda hazırlık içerisinde. Kadro olarak buraya yakın insanların çalışmalarını istiyoruz.
Gerçekten önceliklerimiz yaşanabilir bir ortam yaratmak. Buranın ciddi potansiyeli olduğunu görüyoruz. Sahilimiz var, bunun değerlendirilmesi gerekiyor. Bu işi halkla yapacaksınız bu benim yeniden üreteceğim bir şey değil ama ama şu açık; hiçbir yönetici gelip meclis toplantılarını daraltamaz. Bir defa başlı başına bir süreçtir, bir adım attık gerisi geliyor. Bundan sonra hiçbir idareci kapalı bir sistemle halka hesap vermeden, halkın sorunlarına cevap vermeden burada duramaz.

HER TÜRLÜ ÖDP’DEYİM
»Sosyalistlerden beklentileriniz ne?
Sol birikimi olan herkesin buraya katacağı bir şey var. Halka açık bir şekilde hitap ettik, ‘lütfen gelin katılın, eleştirmek kolay’ dedik.  Madem solcuysan ne önerdin, bugüne kadar, bunun değişmesi için halk için halk adına bir şeyler yapılması için ne önerdin, ne söyledin, oturdun benim hata yapmamı mı bekledin?  En ufak bir hatamı görünce yazdın çizdin ondan sonra? Bu mudur solculuk? Solcuysan gel solcuya sahip çık, solcu gibi davran, değilsen ne halin varsa gör yani, bu değil. Halk yönetimin parçası olursa inanıyorum birçok şeyi değiştireceğiz. Çok devasa görünen sorunlar halkı ortak edersen çözülür. Türkiye ve dünyada vaktiyle yüreği soldan atmış insanların buraya katacağı çok  şey var.  Bence bu ilçenin, bu potansiyelin heba edilmemesi gerekiyor.

»Partinizle ilişkileriniz nasıl?
ÖDP’de duruyoruz. Her türlü de ordayım, ancak  yerel idare biraz farklı bir şeydir. Yerelin kendi dinamikleri, sorunları ve gerçekleri vardır. Bazen solun teorik gerekleri yerele uymayabilir.  Farz edin ki belediye meclisinde çıkacak kararlar teorik doğrularımızdan biraz daha farklı çıktı, yerel idareci bu dengeyi iyi kurmak zorunda. Yerel idarecilik  biraz bunları gerektiriyor diye düşünülüyor. Ben bir yerlere bunların teorisini okuyarak gelmedim ama yetki aldım ve en önemlisinin de bu olduğunu düşünüyorum. Yetkili insanın ne kadar doğru duracağı önemli. Dışarıdan eleştirmek çok kolay. Yükün altına girince daha gerçekçi olmak zorundasınız.

»ÖDP’li belediye başkanı olduğunuz için hükümetten bir baskıya maruz kaldınız mı?
Şu an öyle bir şey yok. İleride ne olur bilmiyorum. Birkaç günlüğüne Türkiye çapında belediye başkanlarına verilen bir sempozyum için Antalya’ya gittik, ‘ayrım yapmayacağız’ mesajı verdiler, umarım sözlerinde dururlar.

‘Feodalite eleştirilerini yapay ve ucuz buluyorum’
»Samandağ’daki feodal  yapının seçimlerde etkili  olduğunu söyleyenler var?
İl merkezleri dışında Türkiye feodaliteyi aşamamıştır. Mutlaka çevreniz size sahip çıkıyor. Ama size inanırsa sahip çıkıyor. İnanmazsa babanız olsa sahip çıkmaz.
Burada feodal ilişkilerini kazandığının söylenmesi problem değil, ama bütün olup bitenleri feodaliteyle sınırlayıp bunlarla tanımlayacaklarsa herşiyi çok ucuz bulurum.
 Bunu ilçede farklı bazı işadamlarıyla ortak çalışmalarımız oldu diye söylediler. Bu insanlar daha önceki yönetimlerle de iş yapmak istemiş olmamış. Bu tesadüf müdür?  Niye bizle başladı? Niye bizimle birlikte olmak istiyorlar?  Burayı güzelleştirmek bizim görevimiz. İnsanlar bunu anladı. Ankara yapmayacak bunu.

Sosyalistler olmadan Samandağ’da kazanılamaz

»Samandağ’da kazananlar sosyalistler mi?
Sosyalistlerin içinde olmadığı bir hareket burada kazanamazdı. Burada sosyalistlerden başka kimse, ciddi bir iradede bulunamaz.  Bu işin motoru onlar. Ama eğer siz sadece solu, sosyalizmi gündeminizde tutar, sosyalist tartışmalar yürütürseniz yerel siyaset yapamazsınız. İlçe yaşanabilecek bir yerden çok uzaklaşmaya başlamıştı. Bunun değişmesi için ciddi irade gerekiyordu. Biz olmasaydık veya bizim gibi düşünen insanlar olmasaydı burası çok ciddi tahribatlar yaşamaya devam edecekti.  Biz sosyalistler derdimizi halka anlattık. Bizim gibi düşünen insanlar, tek tek suya sabuna dokunmamış, siyasetle ilgisi olmamış, ama sıkıntıları olan insanlarla görüştük. Başta inanarak gelmediler ama  insanlarla tek tek konuşarak bu süreci başarıyla atlattık.

‘Porto Allegre modeli beni etkiledi’
»Porto Allegre’yi, Fatsa’yı okudum diyorsunuz. Burada bu örneklere benzer alternatif bir belediyecilik anlayışı mı öngörüyorsunuz?
Fatsa deneyimi çok etkileyici olsa da artık 30 yıl öncesinin deneyimi olarak, bire bir tekrarlanabilecek bir model değil. Brezilya’daki  Porto Allegre deneyimi beni etkiledi. Başkan önce iki yıl uğraşmış. İki yılda ne beklediği desteği bulabilmiş ne de beklediği bütçeyi oluşturabilmiş.  Ama aldığı kararlar iki yıl sonra sonuç vermeye başlamış. Sonra da öyle güzel şeyler olmuş ki, artık insanlar büyük bir inançla  kendiliklerinden önerilerde bulunmaya başlamışlar,  gelip toplantıya katılmışlar, misyon üstlenmişler, farklı siyasi çevrelerden insanlar sürece katılmışlar. Biz ısrarla şunu söylüyoruz: İşin vitriniyle ilgili değiliz. Gerçekten herkesle birlikte bir şeyler yapacağız. Birinin birikimi varsa gelsin katsın. Gerçekten yerel kimlik olarak biraz daha geniş bir yelpazede olduğumuzu düşünüyorum. Yerel idarecilik bunu gerektiriyor.

Porto Allegre: Başarıyı yakalayan alternatif belediyecilik deneyimi
Porto Allegre Brezilya’nın 26 eyaletinden biri olan Rio Grande do Sul’un başkentidir. Porto Allegre‘de Olivra Dutra 1989‘da belediye başkanı olarak göreve başladığında ‘katılımcı bütçe’ kavramıyla anılan yeni bir modeli uygulayacaklarını açıkladı. Bütçenin halkın istediği yönde kullanılmasını amaçlayan model, var olan belediye yapısının mahalle komitelerine kadar inen bir koordinasyon ağının hizmetine girmesini öngörüyordu. Yürütmenin başkan ve ekibi, yasamanın mecliste olduğu tipik belediye yapısı, ironik bir biçimde anayasada arzulanan ama pratikte hiçbir zaman uygulanmayan bir işlerliğe kavuşturuldu. Dutra, yönetimi halka açtı. Belediyenin hesaplarını panolara asarak kurumu şeffaflaştırdı, daha da önemlisi saygınlaştırdı. Dutra Belediyesi, kenti 16 bölgeye ayırdı ve halka her yıl düzenli olarak, ulaşım, eğitim, fırsat eşitliği, kültür, sağlık, sosyal refah, ekonomik kalkınma, vergilendirme, şehir organizasyonu ve kentsel gelişme gibi temel sorunlar hakkındaki fikirlerini sordu. Halk her yıl eğilimleri ifade etmek üzere mahalle delegelerini seçti. Bu delegeler, önceki yıl yapılan yatırımlar, halihazırda süren projeler ve sonraki yıl yapılacak yatırımları tartışmak üzere bölgesel toplantılar yaptı. Müzakereler, bölge temsilcileri seçimiyle bitiyordu. Her bölgenin ikişer temsilci seçme hakkı vardı. Bu kişiler  demokratik kitle örgütlerinin ve sendika temsilcilerinin katılımıyla ‘katılımcı bütçe‘ denilen karar aygıtının 32 temsilcisini oluşturdu. Bu şekil bir modelle  Porto Alegre 4 yıl gibi kısa sürede Brezilya‘da hayat kalitesi en yüksek kent haline geldi.

Kent doğuran kent
M.Ö 750 tarihlerine doğru Asi Nehri ağzına Yunanlılar tarafından Al-Mina Limanı kurulmuştur. O zamanlarda gemiler Asi Nehri yoluyla Antakya’ya kadar ulaşabiliyorlardı. Bu liman önemini uzun süre korumuştur.
Büyük İskender’den sonra kurulan Seleucus Krallığının hükümdarı Seleucus I.Nicator M.Ö 23 Nisan 300 tarihinde Seleucia Pieria (bu günkü Çevlik) liman kentini kurarak, ülkesinin başkenti yapmıştır.
Roma hakimiyeti döneminde İmparator Vaspasianus (M.S 69) ve oğlu Titus tarafından limanı sel sularından korumak amacıyla tüneller yaptırılmıştır. Tünellerin yapımının 100 yıl sürdüğü sanılmaktadır.
Selçuklu, Fatımi ve Memlük egemenliklerinden sonra 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Fransız idaresinde kalan Samandağ, 1938 yılında Hatay Devleti’nin Antakya ilçesine bağlı ‘Süveydiye’ nahiyesi olmuştur. 23 Temmuz 1939’da Hatay Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmış, Süveydiye’de Samandağ adıyla 1948 yılında ilçe olmuştur.

Titus Tüneli (Vespasianus)
SamandaĞ’ın 5 Km. kuzeyinde denize hâkim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde, dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı vardı. Sellerin bu limanı Doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırıldı tünel Titus zamanında tamamlandı ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları, yüksekliği 7 metre genişliği 6 metre olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtıldı, böylece limanın dolması engellenmiş oldu. 130 mt si tünel, kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevlik’e kadar 1380 metre’dir

KAYA MEZARLARI
Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta, 100 M. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda mezarın en çok ilgi çeken, çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasından ”Beşikli Mağara” olarak anılmaktadır
Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır, bunlardan başka, Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır.