İŞARET PARMAKLARI
Silahı ilk eline aldığında on on iki yaşlarında bir çocuktu. Bir tarlanın içinde boyuna varan otlar arasında, nereye gideceğini bilmeden koşturuyordu. Öyle sinirliydi, öyle koşullanmıştı ki, karşısına kim çıksa vuracaktı.
Birkaç dakika önce evlerinin önünde vurulup ölmüştü babası. Neyin nasıl olduğunu bilecek yaşta değildi henüz. Tek bildiği şey; babasını öldüren kurşunların çıktığı el, şimdi koşturduğu tarlaya doğru kaçmıştı.
O kadar küçüktü ki yaşı; belki aradığı hedefi bir metre karşısında bulsa, her nasılsa eline geçirdiği silahı ateşleyemeyecekti bile. Ama yine de şanslı denebilirdi. Hiç kimseyi bulamadığı için panik koşusunda, hiç kimseye zarar verememişti.
Aklı gerçekleri algılamaya yettiği çağlarda öğrendi ki, babası bir cinayete kurban gitmemişti. Evlerinin tam önünde tartışan iki genci ayırmak için araya girdiğinde, gençlerden birinin silahından çıkan kaza kurşunlarıyla can vermişti.
Ama büyüdüğü çevre bu olaya hiçbir zaman kaza diye bakmayacaktı. Bu bir “cinayet”ti ve bedeli ödenmeliydi. “Cinayet”i işleyen kişinin öz amcasının oğlu olması bile intikam duygularını azaltmaya yetmeyecekti. Yaşı büyüdükçe öç alma isteği de büyüyecekti.
Gökhan Ercişliydi.
Van gölünün hemen kuzey kıyılarında şirin bir köyde yaşıyordu ailesiyle. Türkmen bir aileden geliyordu. Erciş’in en tanınmış simalarından biriydi babası.
Bir kaza kurşunuyla hayatını kaybettikten sonra biricik oğlu Gökhan’ın yazgısı da kökünden değişecekti.
Gökhan’ın çocukluğu intikam duygusunun gölgesi altında bitti. Gerçek silahla yaptığı eğitim atışlarındaki hedef amcasının oğlunun hayalindeki yüzüydü.
Amca oğlu hapis cezasını yatıp çıktıktan sonra yeniden Erciş’e gelmişti. Belki de intikam alınmasını istemeyen, intikama gerek görmeyen ortak aile bireylerine güveniyordu. Her şeye rağmen bu intikamı alabilecek tek kişi olan Gökhan’la karşılaşmamak için elinden geleni yapıyordu.
Oysa intikama koşullanmış bir yüreğin elinden kurtulma şansı hiç yoktu. Üstelik Erciş son derece küçük bir yerdi. Amca oğlu biricik korkusuyla Gökhan’ın çalıştığı berber dükkanının yanındaki mağazada tanıştı. Yandaki dükkanda Gökhan’ın çalıştığını belki biliyordu, belki de “yeter artık” dediği bir andı bu yüzleşme an’ı…
O an elbette ki Gökhan için de çok önemliydi. Yıllardır bekliyordu. Çalıştığı işler, gördüğü düşler… Her şeyde yok edilmesi gereken bir düşman vardı ve işte o an gelip çatmıştı.
Silahı bulması zor olmadı… O saniye kimde silah varsa ve Gökhan kimden böyle bir talepte bulunsa yeterdi. Mağazadan çıkıp da cadde üzerinde yürürken yakaladı can düşmanını. Yılların kini oturmuştu gözbebeklerine. O kin hasmının gözleriyle buluştuğunda bastı tetiğe. Sonra bir kez daha bastı.
Sonra tekrar tekrar bastı tetiğe ama silah ateş almadı. Öldürmeyen Allah öldürmüyordu.
Tıpkı babasını kaybettiği ilk gün koştuğu gibi başladı koşmaya. Patlamayan silaha küfür mü ediyordu yoksa, yoksa iyi ki ateş almadı diye seviniyor muydu, kimse bilemedi. Ama gittiği yeri çok iyi biliyordu bu kez. Polis karakolu!
Olayın haberi henüz karakola gelmeden girmişti içeri. Karakoldaki polisler babasını çok iyi tanıyorlardı… Silahı uzattı onlara ve birini vurduğunu söyledi. İlçedeki hemen herkes gibi polis memurları da kurbanın kim olduğunu tahmin etmekte güçlük çekmediler. Bu sırada telsizlerden gelmişti haber. Silahı inceleyen görevliler namlu nemlendiği için ateş almadığını söylediler.
Gökhan, o gece karakolda kaldı ve sabah mahkemeye çıktı.
Mahkemede verdiği ifadede ilk kez olarak amcaoğlunun silah çektiğini, bu yüzden kendisini korumak için ateş ettiğini söyledi. Bu ifade serbest kalmasına yetmişti.
Polisler bu karar sonrası bir arabaya bindirip evine götürdüler onu. Olayı duymayan kalmamıştı ilçede. Erciş çalkalanıyordu. Yol boyunca herkesin kolları ileri uzanmış, işaret parmakları Gökhan’ı gösteriyordu. Bunun anlamı; Gökhan intikamını almıştı.
Gökhan gururluydu!
Aradan yıllar geçti. Belki bugün hala gurur duyuyor o. Belki de keşke yapmasaydım diyor.
On, on iki yaşında bir çocukken ona kurbanını işaret eden parmaklar olmasaydı, bugün çok daha farklı bir insan olacaktı belki de.
O gururu duyduğu andan itibaren başı dertten eksik olmadı Gökhan’ın… Belki farkında değil ama hala o eczayı çekiyor. Oysa onu işaret eden parmaklar çok uzaktalar şimdi.
Onu işaret eden parmaklar bitmediği müddetçe maalesef gurur kurşunlarla gelmeye devam edecek.