Eskişehir Sanat Derneği Dergisi, Sayı 161
2. Dorlion Şiir Yarışması
Eskişehir Sanat Derneği, İnsalcıl Sahaf Dorlion Yayınları’nın katkıları ile şiir sanatımıza Eskişehir’de etkinlik kazandırmak, Türk şiirini ve şairlerimizi Eskişehir’de buluşturmak, onlarla tanışmak amacıyla Eskişehir’in ilk adı olan Dorylaion (Dorlion) adını vererek, geleneksel hale getirmek üzere iki yılda bir dü-zenlediğimiz “2. Dorlion Şiir Yarışması”nı düzenlemiş-dir.Yarışmanın konusu serbestdir. Katılımcı bir şiir ile katıla-nacaktır.Yarışmaya katılanın şiirin üzerinde yazanın ismi olma-yacak, rumuz ile katılınacaktır. Sayfanın sağ üst köşesine rumuz yazılacak, Ayrı bir sayfada da rumuzu, adı, soyadı, e-posta ad-resi, telefonu ve özgeçmişi yer alan bilgiler yer alacaktır.Şiirler bilgisayar ile 12 punto olarak yazılmış olacak.Şiirler esk.sanatdernegi@gmail.com adresine mail üzerinden gönderi-lecektir. Seçici Kurul: Güngör Kibaroğlu, Nilüfer Uçar, Ragıp Ferda Aydınalp, Efnan Ezenel, Yalın Tunalı, Hanife Camgöz.
Son katılma tarihi: 13 Kasım 2020 Ödüller: Birincilik, İkincilik, Üçüncülük ve 2 Adet Mansiyon’a plaket. Seçici kurulun Başa-rılı bulduğu 10 şiire Başarı Belgesi verilecektir.Ayrıca Başarılı bulunan şiirler Dorlion Yayınları tarafından kitap olarak yayın-lanacaktır.Ödüller 12 Aralık 2020 günü Eskişehir’de verilecek-tir.Ödül ve Başarı Belgesi alan şiirler derneğin e-dergi olarak yayınlanan “Eskişehir Sanat” dergisinde yayınlanacaktır..
Kral Midas, her tuttuğu altın olan Frig uygarlı-ğının kralıdır. M.Ö. 750’de Eskişehir, Afyonkarahi-sar, Kütahya illerinin yer aldığı topraklarda güçlü devlet kurarak yaşamışlar. Müzikten taş yontma sa-natına, dokumacılıktan seramiğe, edebiyata kadar tüm sanatlarda gelişmiş bir uygarlıktır. Eskişehir’in her konudaki yaratıcılığı ve güzel sanatlardaki yat-kınlığı ve yetenenlerin çıkmasında Friglerden gel-me, mayalı olduğu da halk arasında söylencelerden biridir.
Büyük önderimiz Atatürk “Biz onbin yıldır bu ülkedeyiz. Bu ülkede yaşamış olan bütün uygarlık-lar bizim uygarlığımızdır” der. Bu çok doğru bir görüştür. Yürekten katılırız. Her uygarlık, kendin-den önceki uygarlıkların üzerine kurulur ve o uy-garlıkların toplamıdır, kaynaşmasıdır. O nedenle Eskişehir Sanat Derneği bizden önceki uygarlıklara sahip çıkarak Frig uygarlığı ve onun efsane kralı Midas’ın da Yunus Emremiz, Nasreddin Hocamız kadar bizim olduğu bilinçiyle tanıtılmasını düşüne-rek Kral Midas adına öykü yarışması düzenleyerek edebiyat ortamına taşımaktadır.
1.Kral Midas Öykü Yarışması 2013 yılında yapılmıştı. Ulusal düzeyde büyük katılımlı olan yarışma Zeynep Aliye, Mustafa Balel, Necdet Öz-tokat, Münevver İzgi, Şehabeddin Tosuner’den olu-şan seçici kurul tarafından değerlendirilmiş Birinci-lik ödülünü Kocaeli’nden Onur Çeğil, ikincilik ödülünü İstanbul’dan Doğa Özgür Kızıl, üçüncülük ödülünü Eskişehir’den Tayfun Ak ve Ankara’dan Hediye Polat, mansiyonu Eskişehir’den Latif Acar-lıoğlu kazanmışlardı.
Derneğin her yıl programında olmasına karşın aradaki yıllarda ekonomik sorunları nedeniyle ara verdikten sonra 2020 yılında yerel etkinlik olarak tekrar başlamıştır. Güngör Kibaroğlu, Tayfun Ak,
Mehmet Sadık Bozkurt, Şehabeddin Tosuner’den oluşan seçici kurulun değerlendirdiği 2. Kral Midas Öykü Yarışmasında Birincilik Ödülünü; “Bir Sabah” öyküsü ile Canan Tümen , İkincilik Ödülünü; “Bisiklet-im” öyküsü ile Yalın Tunalı,Üçüncülük Ödülünü; “Koku” öyküsü ile Esra Söğüt, Mansiyo-nu; “Bir Ustanın Balıkları” öyküsü ile Efnan Ezinel aldılar. Corona salgını ve törenlerin yasak olması nedeniyle ne yazık ki törensiz sadece Eskişehir Sa-nat Derneği Başkanı Şehabeddin Tosuner’in ödülleri sahiplerine verilmesiyle gerçekleştirildi.
Yine oradaydı, bahçe duvarının hemen yanı ba-şında. Başını önüne eğmiş, düşünce düşünce oturu-yordu aynı adam. “Keşke bir dürbünüm olsaydı,” diye geçirdi içinden Uğur. Ama yoktu işte. Gözleri-nin gördüğüyle yetinmek zorundaydı.
Günlerden cumartesi, bir öğle sonrası. Yıl ne bilmiyor. Bir tek mevsimi biliyor Uğur: Sonbahar. Öğretmeni söylemişti geçenlerde…Hava da öyle sıcak öyle sıcak ki sanki yazdan bir gün saklandığı yerden bugün çıkıvermiş gibi.
Birden bir el yakalıyor belini:
“Yine mi tepelerdesin sen? Bir daha çıkarsan annene söylerim bak,” diyor Yasemin ablası. Hala-sının üç kızından ortancası, Uğur’un en sevdiği ab-lası…
“Tamam Yasemin abla. Çıkmayacağım bir da-ha söz. Lütfen annemin haberi olmasın.”
“Yaaa, bak nasıl da çekinir annesinden. İyi peki söylemem. Hem de bakayım bana, nereye ba-kıyorsun sen böyle her geldiğinde?”
Söylemeli miydi acaba Uğur? Hem çok sevdi-ği ablasından niye saklasındı ki? Bir çırpıda çıkarı-verdi ağzından sözcükleri:
“Şu karşıdaki adamı izliyordum ben. Sandalye-de oturan kar saçlı adamı.”
Güldü Yasemin ablası. Uğur onun adama gül-düğünü sandı önce. Sonra da aklına o adamı izleme-sinin komik görünebileceği geldi. Aslında, Uğur’un kır saçlı adama kar saçlı demesi güldürmüştü Yase-min ablasını.
“Bir daha bakma sakın o adama,” dedi. “Aklını yitirmiş diyorlar onun için.”
Vakitler ikindi üzerini gösterirken söğüt ağacı-nın dalları altına güzel bir sofra kurulmuştu. Etrafta koşuşturup duran çocukların toz bulutu bir süre son-ra arka bahçeye gönderilmişti. Çok isteksiz bir terk edişti bu.
Halası öğlen yaptıkları gözlemeleri üst üste is-tiflediği tepsiden gün yüzüne çıkarıyor, annesi ise semaverde demlenen çayın mis kokusunu içine çeke çeke çayları bardaklara dolduruyordu.
Söğüdün dalları arasındaki ışık oyununa dal-mıştı Uğur. Kardeşleriyle koşturmak içinden gelme-mişti. Çaylar içilip komşularla sıcak sıcak mideye indirilen gözlemeler yenildikten sonra halasının kız-larından en büyüğü, Defne ablası “Sürpriiiiiiz,” di-yerek dikilivermişti tepesinde Uğur’un. İki avcunun arasında kocaman, çikolatalı bir pasta duruyordu. Sahi ya, doğum günüydü bugün Uğur’un. Bugün beş yaşını doldurmuştu. Annesinin söylediğine göre tam da bu vakitlerde doğmuştu.
Halasında böyle kutlamalar sık sık olurdu. Ge-çen yılki doğum gününü hayal meyal hatırlıyordu Uğur. Önceki doğum günleri de mi böyle geçiyor-du acaba?
Annesinin