FUNDAMENTA DERGİSİ
KELİMELERİ SARHOŞ EDEN ADAM; COHEN / Aişe HÜMEYRA
‘Uykusuz son sığınak uyuyan dünyada üstünlük duygusudur.’
Leonard Norman Cohen, 21 Eylül 1934 yılında orta sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak Montreal’de doğdu.
Enteresan ve çok yönlü bir kişiliğe sahip olup yüzlerce eseri olan Kanadalı Cohen yazar, şair, söz yazarı ve müzisyen… Bugünkü şöhretini ise elbette müzikle ilgilenmesine borçludur. Ancak yazarlık ve şairlik kariyerinin de en az müzikteki geçmişi kadar köklü ve takdire şayan olması eşine çok sık rastlanmayan bir verimlilik örneği. Onun müzik ve edebiyattan oluşan çift kariyeri yıllar boyunca birbirlerini beslemiştir. Leonard Cohen’in içtenliğinden şüphe duyulmamasının sebebi belki de sanatını üç yola ayırıp her yoldan farklı yönlere yol alan bir şair-müzisyen-yazar olmak yerine; gerek bestelerinde, gerekse yazdıklarında sadece kasvetin ve melankolinin ozanı olmasıdır. Buğulu şarkılarında duyduğumuzo kasvetli monoton sesi, romanlarında ve şiirlerinde de hissedebiliriz. ‘Suzanne’, ‘First We Take Manhattan’, ‘Waiting For The Miracle’ gibi muhteşem şarkılara imza atmış ‘görkemli kaybeden’. Burada hemen bir parantez açıp müzisyenin ‘Beautiful Losers’ adlı kitabını yazdıktan sonra görkemli kaybedenler diye anılmaya başladığını söylemiş olalım.
Leonard Cohen’in sesi buharı tüten sıcacık bir fincan sahlebin geniz yakıcılığı gibidir; bir yudumu bile öyle tarifsiz bir tat, öyle dingin bir koku bırakır ki boğazınızda, bağlanıverirsiniz.
Kaliteli müziğe ve anlamlı şarkı sözlerine ender rastlayabildiğimiz çağımızda gerçekten müzik yapan nadir ‘dolu’ insanlardandır. 1967’den günümüze kadar uzanan müzik hayatında üç kuşağa hitap eden ve çok yönlü bir sanatçı olan Leonard Cohen, herkesin hayatına en az bir kimliğiyle girmiştir; şair, şarkı yazarı, filozof, romancı… Yetmişlerde pop, kabare ve dünya müziği üzerine çalışmalar yapan Cohen’in, seksenlerden itibaren bas bariton tonda söylediği şarkılarına kadın vokalistler eşlik etti. Müziğe ilk başlama şekli de ilginçtir; eline ilk gitarını 13 yaşında bir kızı tavlamak için almıştır. Çalışmalarında yoğun bir melankoli altıında genellikle din, yalnızlık, cinsellik ve kişiler arası karışık ilişkileri konu eder ki; bunun dışında çok önemli konuları, şarkı sözü haline getirebilen, hem iyinin, aşkın, sevginin tarafında kalması, hem de toplumu derinden kanatan meselelere seyirci kalmaması açısından örnek alınacak bir sanatçı kişiğine sahiptir…
Kenar
KİLİSE / Ayşe Büşra ERKEÇ
Sessizlik, maci tüylü kalemler
Mumların çıkardığı yüksek ölçümlü buhurlar var kilisede
Buhur, Rahip ve Meryem, İsa Mesih bir küçük bebek kundakta
İsa var tüylerin kucağında, Meryem’den doğmak isteyen Zülkarneyn var
Rahip yok
Günah çıkartmaktan yorulup gittiğini söylüyor melekler
Duvarlara asılmış asırlık bir acı gibi nöbet tutan İsa’nın ruhu
Elinde zeytin dalı tutan Ayşe var, yıkıntı gibi bir ışık sonra
İsa ve Meryem kaçtı limon ormanlarına
Limon ormanlarında bahar başka doğar Ruhul Enâm
İnsan öksürükleri yoktur orada hırıltıları yok vahşi kurtların
Mum alevlerinin kıpırtısı ve karınca adımları gibi narindir
Flaş ışıklarıyla donan hayat dışında, aşk vardır ormanda
Duyduğum bir ses dua gibi, ayin gibi, inilti gibi
İlahiye benzer kadınların tırnaklarına astıkları rüyaları
Heykel yerine çocuk yapanların gizli renk furyası
bir gece ansızın içeri girmesi gibidir, şekilsiz bir kuşun
karanlık, çirkin ve mesaj dolu
Bir şair çağırıyor beni
binip mavi atların kanatlarına uçarak gitmeliyim şimdi