Ot Dergisi, Şarkılarla, Şubat 2021
MÜZEYYEN SENAR : “Ben kekemeydim çocukken. Mektepte okuyamıyordum ama müsamerelerde bülbül gibi şakıyordum. Oradan bir müsamerede görüp beni Üsküdar Kız Musikei Cemiyeti’ne götürdüler. Oradan da alıp Kadıköy Musiki Cemiyeti’ne yani eski Şark Musiki Cemiyeti’ne. Kimler yoktu ki orada? Münir Nurettin’ler, Mesut Cemil’ler hepsi. Orada Kemal bey ve Hayriye Hanım vardı. ‘Sen buraya gelme eve gel’ dediler. Bütün bestekarlar da eve gelmeye başladı. Çocuktum, önlük sırtımda derse giderdim. Sonra beni Radyo’ya götürdüler. 1932 senesinde. Haftada bir gün, beş lira alıyordum.”
EROL EVGIN
“70’ler ve 80’lerde doğan kız çocuklarıyla özel bir yakınlığımız var. Konserlerime genç birer hanımefendi olarak geliyorlar.”
YILDIZ TILBE
“Aşk, mertebe mertebedir ve sonsuza kadar yükselir, biz ona yetişemeyiz.”
FERDI TAYFUR
“Şöyle bakıyorum da; insanlar aşkı tarif ederken öyle saçmalıyorlar ki, aşktan nefret etmemek elde değil. Bir gün bir TV kanalında aşk üzerine bir konuşma geçiyordu… Dikkatimi çekti,
ben de o kanala takıldım. Kadının biri aşktan dem vuruyordu.”
Hippiler, artık çok uzaklardan ışığı gelen ama kendileri yıllar önce kaybolmuş birer yıldız gibiler. Gittiklerinden bu yana yarım yüzyıl geçse de bıraktıkları iz ve renklere bakmaya devam ediyoruz.
FRAN LEBOWITZ, parayı sevmeyen ama eşyalara bayılan bir yazar. Cebirde altı kez başarısız olmuş, kötü yatırım kararlarının piri. Mizahı güçlü, hikâyeleri etkili. Zihni aydınlık. Takıntılı bir okuma sevdalısı. Telefonu, tableti, bilgisayarı, daktilosu yok… Lebowitz’in hayatı ve fikirleri, Netflix’te yayınlanan Martin Scorsese’nin yönetmenliğini yaptığı ‘Pretend It’s a City’ adlı belgeselle gündemde…
Iki büyük ustanın anısına, bir ceviz ağacı fidanını Gülhane’ye diktik. Şu an o fide kocaman bir ağaç oldu ve altında da ‘Cem Karaca ve Nâzım Hikmet Anısına’ yazılı bir plaket var.