TEKNE DERGİSİ – SAYI 15
DUMAN ATLAR
Belki dünya değişti, belki de mutlu anlar,
Nerde şimdi o canlar, can misali insanlar.
Hayat dolu olurdu “COŞK” yaylasında Han’lar,
Kavrankaya üstünden süzülürken dumanlar.
Vahşi Bozatlar gibi toplanır ta ilerde
Yaylayı sarmak için, dumanlar vadilerde.
Akşamla koyulaşır ıssızlık derelerde,
Zamanın durduğunu vehmettiğimiz yerde!
Altın bir tepsi mehtap, mavi geceden sarkan,
Ufuk kuytularında dumanın gölleştiği an.
Bir de hasret olmasa, şu gönülleri yakan,
Eksik ne kalırdı ki, o muhteşem tablodan!
Yemyeşil bir tazelik sarar “Uyku-Dağını”
Donatırken yedi renk yaylanın şafağını.
Kıskandırır bu saat, belki irem bağını,
MADUR süsler “Ben” gibi, bir dilber yanağını!
Duman atlar, ki onlar masallarda yaşarmış,
Taşarak vadilerden yeleleri kabarmış,
Dağı taşı aniden bakacağız ki, sarmış…
Ne gam, onları ürkütecek, çocuk duası varmış!
Bahçelerden geçerken, çayırı sayar gibi,
Akar duman yukarı, adeta kayar gibi…
Onda kasvet getiren bir tenhalık var gibi,
Olur insan manayı el ile tutar gibi.
Bu sihirli âlemde birdir artık kara ak,
Bir ateş parçasıdır, çise vurmuş her yanak!
Günü hoş etmek için kederi gamı bırak,
Hiçbir şey bulamazsan, Han’daki sohbete bak!