nicedir göçebeyim, dağların koyaklarında
aç, susuz, yalınayak ve pusatsız
hoyrat rüzgarlara anlatırım derdimi
uçan kuşa, yürüyen karıncaya
önümde yalçın uçurumlar var, amansız
ardımda, anamın sımsıcak gölgesi
beyler gördüm, kalender ve bilge
ağalar, dervişler, hükümdarlar
ve zorbalar gördüm, nice yezit yavrusu!
nerede vefa buldum, yurt eyledim
nerede alçaklık peyda olsa, cenk eyledim
zulüm otağına ayak basmadım ömrümce
vurdum- vuruldum
yendim- yenildim
ama düşürmedim yerlere onurunu, fukara halkımın.
bağlandım, erenlerin ulvî dergahına
cümle günahlarıma tövbe eyleyip
bağ bozumu seherlerin, şarabi kızılında.
nefsimi zül eyledim, aşk oduyla göğsüm dağladım
sövene lal oldum, vurana felç
yudum-yudum içtim, aşk pınarından
dalında, vakitsiz kurumuş karanfillere küstüm
yaşamın kıyısından destursuz geçtim
tülbeyaz güvercin kanadına tutunarak, ürkek
mavi yıldırımlar düşerken, ölgün bozkırlara
ıssız sahralarda diri ümitler şahlanırken
bülbüllerin dillerine ram oldum, gonca güllere yaren
z/amansız yağmurlarında ıslandım sonbaharların
savruldum rüzgarlarında kurumuş bir yaprak gibi…
gümüşi bir ay peyda olmuş katran gecelerde
bir tanyeri doğumunun esmer çığlığında
dolunay parçası güzeller gördüm, nice
şehla nazarlı, albenili yosmalar
efsunlu yüzleri ve şuh bakışlarıyla
kıvrılmış perçemleri, gül yanaklarıyla
doru kısrakların al süsü, körpecik gelinler.
koynumda, şahmeran gülüşü bildim cebbar eceli
dolandım yeryüzünde, bir garip seyyah gibi
geceler, akrep ağusudur yastığımda nicedir
karanlıklar kuşatmış uykularımı, üryan
kâh, zılgıtlar çekilmiş toylardayım
kâh, ağıtlar yakılmış yuğlarda.
sarsılır depremiyle, tekmil coğrafyası
esrarlı çekiminden med-cezir yüreğimin
yavru ceylanlar seker uykularımda, gözleri ahu
cihanlar sığmaz çeperine üveyik göğsümün
fedailerin, süvarilerin, dost hançeriyim
kara gün ihvanı, can sırdaşı
kaygusuz abdal’ım, kadrim bilinmez!
sazendenin elinde kırılmış, incecik telim
gayrı, açılsın kapılar
uzanmış avuçlarıyla bekleşen gül çoçuklarım
yıldızlar ülkesinde, bekler yolumu…
baki kılmak için al-i devleti
kundağında boğdurulmuş bigünah bebeler gördüm
kapalı kapılar ardında dağıtılan ulufeleri
ve çürümüşlüğün merdiven basamakları, mertebeler!
ihanet,
küflü bir ekmektir soframda kardaş!
yedikçe bozulur, dilimdeki tad
bozuldukça kirlenir, içimdeki yeryüzü
kirlendikçe, ölesim gelir hey bıre!
devran, varsın kavlince dönsün yine
sis perdesiyle incelen zamanların
buhranlı belasından sıyrılarak, usul
keklikler uykusunda vurulanda, gafil
kapanlar kurulmuş kurt güzergahına
ve kalabalık meydanlara dikilmiş darağaçlarında
salınır, kuşkonmaz selvi boylarıyla
civanlar, eşkıyalar
terlememiş bıyıkları
ve çekilmemiş hançerleriyle
sonra, anlamsız savaşlar gördüm
sıtmaya tutulmuş dağ dağ ordular
vurulmuş kaltaklarıyla, cevval süvariler
küflenmiş nefesleri
fersiz gözlerindeki ölümcül nazarlarıyla
allah allah sesleriyle inleyen
kan kızılı zemheri şafaklarda
kınından çekilmiş, kıl ince kılıçların artığı!
cenk yorgunu, karayağız yiğitler…
mavi göğün çelik perdesinin aralandığı demlerde
toynak seslerinde iğfal edilmiş, yedirenk gökkuşağım
her nefes, ölüm şarkısıdır kulağımda
her ses, intikam narasıdır ki, korkunç
izbe mağaralardan geçtim, can telaşıyla
yol vermez, bıçak sırtı sarp geçitlerden
kerbelada hüseyine ağladım ey oğul!
ve yaralanmış ceylanların, buğulu gözlerine
çakırpençe okçuların elleriyle vurulu
haramiler yolumu kesende, korktum!
dara düştüm her daim, varlık ile sınandım
genede rüsva eylemedim namusu
eman dilenmedim zalim beğlere
ulu rabden gayrısına, boyun bükmedim
yandım, cehennem alazlarında hesapsız
cennet bahçelerinde eğlendim, bazı
yalan lokmasına uzanıp, el sürmedim
s/özüm hakikat yolunda eğrilmemiş oktur!
anam, bacım olsun, tekmil kadınlar
kardaş, yoldaşım olsun er yiğitler
kaygusuz abdal’ım, kadrim bilinmez!
sazendenin elinde kırılmış, incecik telim
gayrı, açılsın kapılar
uzanmış avuçlarıyla bekleşen nar çiçeklerim
düşler ülkesinde, g/özler yolumu…
2011
Güncel Sanat Dergisi/ Kaygusuz Abdal Şiir Yarışması Birincilik Ödülü/2011
Güncel Sanat Dergisi- Mayıs-Haziran-2011
Alpaslan Akdağ