Asırlık Bir Çınar Nimet Yüksel ile Fransız İşgal Dönemi Üzerine
Nimet Yüksel adına sanki Dr. Jale Öztürk’ün “Hatay Ağzı” isimli kitabında rastlamıştım ancak bir arkadaşın anneannesi olduğunu ancak Antakya’ya yaptığım günübirlik bir geçmiş olsun ziyaretinde anladım.
Aile dostumuz Metin Karaçay’ı hastanede hayata dönmüş ve oldukça iyi bir vaziyette gördükten sonra Antakya’da hala geçirilebilecek yarım günlük sürenin bir bölümünü Nimet Yüksel ile geçirmek inanılmaz güzel bir şeydi. Nimet Yüksel’in torunu Rana Özbirecikli, eşimin üniversite yıllarından bu yana tanıdığı çok yakın bir arkadaşıydı, Rana’nın babası ise babam Oğuz Akdoğan’ın çocukluk arkadaşı Fevzi Yertut idi.
Antakya’da dolaşırken Rana’nın önerisi üzerine Nimet teyzenin Kurtuluş Caddesi’ndeki evine gittik ve daha ilk saniyeden itibaren asırlık bir çınar bütün sevimliliğiyle bizleri tutsak aldı. Karşımızda 96 yaşında bir Antakya tarihi duruyordu, Antakya şivesiyle çok güzel konuşuyor, Antakya tarihini gözümüzün önüne getiriyordu.
Fransız işgalinin Antakya’da başladığı yıl doğmuştu ve 20 sene kadar o işgal altında yaşamıştı. O dönemi birinci ağızdan dinlemek için bulunabilecek sayılı insanlardan biriydi belki de ve bu müthiş şans çok da yakın bir arkadaşın anneannesi olarak karşımıza çıkmıştı.
Doğal olarak sohbetimizin önemli bir kısmı Nimet teyzenin Fransız dönemine ilişkin anlatımları üzerineydi.
O dönemin bütün emperyalist güçleri gibi Fransızlar da sömürgelerindeki insanlardan derledikleri askerlerle güya “medeniyet getirmek” için gelmişlerdi ama bu öyle bir medeniyetti ki o zamanlar ancak çocuk sayılabilecek Nimet teyzenin en çok aklında kalan şeylerden biri korku’ydu.
“Hiçbir beyaz asker yoktu, kömür gibi, vallahi gördüğümüzde kapı arkalarına saklanırdık, çocuktuk o zaman, yani çok yaptı Fransız… İşte Encamuz’a gidiyok, yayan gittik, hep biz, işte kardaşım var, o yiğit, bir de yaşlı bir adam var … Orda çay var, şimdi ne çay kalık ne bi şey, şöyle gettiğimiz bille, amanın alt dudağımız çatladı, şöyle bir bölük asker, hepsi çayda, çırçıplak, hiç bi şi yok … aman … geri döncek, adam dedi yaşlı adam, oğlum dedi yürüyün acele yolunuza, valla arkadan sıkarlar… Orayı geçene kadar öldük, yani öyle korkardık! …”
“Geliyok ordan, Kışlanın önünden, ne biliyim ben şöyle bakıyok, şu kışla ne yer diye başımı çevirdim, böle etti bana (eliyle gel işareti yapıyor burada Nimet teyze) … Amanın asker, kara asker … ödümüz patlardı…”
Nimet teyzenin Fransız işgalci güçlerini anlatırken kullandığı, “kömür gibi”, “kara asker”, “simsiyah” gibi betimlemelerde hiçbir ırkçılık ya da aşağılama yoktu. Zaten hem çocuk yaştaydı, hem de hayatında ilk kez siyah derili insan görmüştü.
Bir başka anısı ise Fransız askerlerinin yöre kadınlarına ya da kızlarına ilişkin taciz benzeri davranışları olup olmadığı sorusu üzerineydi. Verdiği yanıt “Ederlermişti ya!” diye başlıyordu:
“Hele görümcem çamurdan geçiyo, peçeli, ‘Fatma bona’ ‘Fatma bona’ 1) deyi yüzüne cigara üfürmüşler”
Bir başka anlatımında ise Kardeşi Muhammed’in Fransız askerleri tarafından kırbaçlanması olayı vardı. Laf atan askerin Nimet teyzenin görümcesinin adını bilmediği düşünüldüğünde, Fatma isminin bütün yerli kadınlar için kullanıldığı anlaşılıyor.
“Kardeşim küçüktü Muhammed, işte bu kız kadardı belki de daha küçüktü (Yaşını tarif etmek için gösterdiği çocuk Nimet teyzeyi birlikte ziyaret ettiğimiz arkadaşlardan birinin yedi yaşındaki çocuğuydu) İşte asker gidiyo talime, birkaç çocuk, ‘Asker tü tü tü / Ya bu ya bu çorba’ 2) diye bağırdılar, başladı, iki kırbaç attı kene”
Kuşkusuz Nimet teyzenin çok daha fazla anlatacağı şeyler vardı ancak bizim zamanımız maalesef yoktu. Hepimiz o güzel sohbeti istemeyerek de olsa bırakmak zorunda kaldık. Ama o kısacık sürede anlattığı şeyler bile, herhangi bir emperyalist devletin, herhangi bir işgal edilmiş coğrafyada yaptıklarını gösteren ipuçlarını yeterince veriyordu.
1 Muhtemelen “Güzel Fatma” anlamında kullanılmış bir söz.
2 Nimet teyze çok iyi hatırladığı bu sözlerin ne anlama geldiğini maalesef bilmiyordu…
Not: Bu yazı Güney Rüzgarı Dergisi, Mayıs Haziran 2016, 195. Sayı’da yayımlanmıştır.
Not: Nimet Yüksel 28 Temmuz 2016 günü hayata gözlerini yummuş. Işıklar içinde yat Nimet teyze.