Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

EKİM AYINDAN SONSUZA DEK UNUTULMAYACAK SATIRBAŞLARI

EKİM AYINDAN SONSUZA DEK UNUTULMAYACAK SATIRBAŞLARI

Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanı, Çarlık Rusyası’nda Bolşevik
Devrim, Çin’de Uzun Yürüyüş, İspanya’da iç savaşın başlangıcı, Kore’ye
yurdumuzdan ilk birliklerin gönderilmesi, Sütçü İmam’ın düşmana sıktığı ilk
kurşun… Liste uzayıp gider.

Tarihte ekim ayı içerisinde gerçekleşen; nedenleriyle
sonuçlarıyla ülkemizi ve dünyayı derinden etkileyen, belirleyen, değiştiren,
dönüştüren çok sayıda gelişmeden söz etmek mümkün.

Sadece şu yukarıda saydığımız üç beş tarihsel olaydan
herhangi birinin bir an için gerçekleşmediğini ya da farklı bir boyutta
yaşandığını düşünmeye kalksak, o zaman bu tarihsel olayların tekrar tekrar
anılması, tartışılması için en büyük nedeni kolaylıkla bulabiliriz.

Irak’ta milyonlarca insanı katleden, beş milyon çocuğu yetim
bırakan Amerikan emperyalizmi, karşısında Sovyetler Birliği gibi dev bir rakip
yokken neler yapabilirdi örneğin…

Ya da 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmeyip de,
Osmanlı’dan miras kalma bir yönetim sürseydi Türkiye bugün ne hallerde olurdu
örneğin! Kurtuluş Savaşımızın ve devrimlerin üzerinden neredeyse yüzyıla yakın
bir zaman geçmesine rağmen bir türlü kurtulamadığımız gericilik muhtemel ki çok
daha kolay örecekti örümcek ağlarını…

Anadolu evlatları binlerce kilometre uzağa “komünizmle
savaş” için gönderilmeyip canlarını vermeseydi, masum insanların kanını
dökmeseydi, dış güçlerin satranç oynar gibi her alanda müdahale edebileceği bir
ülke olmazdık herhalde…

29 Ekim 1961’de, Cumhuriyet’in yıldönümünde, ’61 Anayasası’ndan
ve o dönemin ilerici sıçramasından aldığı hevesle yola çıkan Devrim Arabası
yolda kalmasaydı örneğin… O zaman kaç kişi diyebilirdi örneğin, “Siz bu
işleri tarıma önem verin” diye. Ya da kaç kişi inanırdı bu emperyalist
söyleme…

İspanya’da 1939 ekiminde başlayan iç savaş ülkeyi 40 yıl
yönetecek bir faşist diktatörlüğün zaferiyle sonuçlanmasaydı, Avrupa’nın dört
bir yanından kopup gelen uluslarası gönüllüler İspanyalı yurtseverlerle beraber
omuz omuza sosyalist bir devleti Avrupa’da kurmayı başarsaydı… Neler olurdu
kimbilir? İkinci Paylaşım Savaşı çıkar mıydı örneğin ya da bu kadar yakıcı olur
bu kadar uzun sürer miydi? Sosyalizmi kendi iç dinamikleriyle kurmuş bir Avrupa
ülkesi Avrupa’yı nasıl değiştirirdi kimbilir…

Çinli devrimciler önderleri Mao’yla beraber Uzun Yürüyüş’ü
göze almasaydı ve milyar nüfuslu bir dev minicik bir adaya sıkışmış Amerikan
beslemesi Milliyetçi Çin kadar milliyetçi olsaydı, Asya nasıl olurdu, dünya
nasıl olurdu?

Ya o eli öpülesi Sütçü İmam ilk kurşunu sıkmasa,

Ya o sarıkların, cüppelerin yerine çağdaş giysiler koyan
Kıyafet Kanunu çıkmasa,

Elbette doğa boşluk tanımaz.

Zaten ah vah’la da hiçbir yere varılmaz. Ama bazen somut
olmayan koşulları düşünmek bile bir değerin anlamını güçlendirmeye yetiyor.