İş Cinayetleri: Ne Kaza Ne Fıtrat!
Birçok farklı tanımı olsa da ülkemizde “iş kazası” için getirilen asıl tanımlama 6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda verilmiş ve “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” denmiş. “İş kazaları”nın en istenmeyeni ise elbette ölümle sonuçlananlar…
Bu konudaki rakamlar o derece korkunç ki, bir biçimde onlara ulaşan herkes “Bu kadar da kaza mı olur?” demekte. İşte “ölümlü iş kazası” denilen cinayetlerde son üç yılın bilançosu:
2014: 1626 işçi[1]
2015: 1730 işçi[2]
2016: 1970 işçi[3]
Kimi zaman erişilmesi önünde kısıtlamalarla karşılaşılan istatistiklerde farklı kaynaklar farklı rakamları söylese de hangisini temel alırsak alalım konunun kaza boyutu ile açıklanamayacağı çok net. Teknik açıdan bakıldığında bir iş kazasının meydana gelmemesi için yapılmış tüm hazırlıklar kağıt üzerinde tamam gibi gözükmesine rağmen kâr hırsı bulaşmış hayatın gerçekleri kanunlarda ya da yönetmeliklerde yazan metinlerle hiç örtüşmüyor.
Nitekim 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve çok sayıda başka hukuki metinle desteklenen 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun çığ gibi artan ölümler konusunda işe yaramadığı emek saflarında pozisyonunu almış tüm kesimler tarafından sürekli olarak dile getiriliyor.
Oysa 6331 Sayılı Kanun’un yararları konuşulacaksa bunun en bariz göstergesi ölümlerdeki azalmalar olmalıydı. Kaldı ki bu kanunla gelen en önemli değişikliklerden birisi de kazaları önlemek için çalışacak “İş Güvenliği Uzmanları” idi. Kanuna paralel olarak daha sonra yürürlüğe giren 29 Aralık 2012 tarihli “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”te işyerlerine tehlike sınıfları ve çalışan sayısı dikkate alınarak yeterli sayıda iş güvenliği uzmanı bulundurmak zorunluluğu getirilmişti. O günden bu yana geçen yaklaşık 5 yıl içinde uzman sayısı da büyük artışlar gösterdi ama bu da ölümleri azaltmadı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Bakanlığın resmi sitesinde yayımlanan bir sunumda “Yeterli Güce ve İradeye Sahibiz” başlığı altında önce “Ülkemizde yetkin insan gücü İSG hizmetlerini sunabilmek için yeterli
sayıya ulaşmıştır” deniyor ve hemen altında fiilen çalışan iş güvenliği uzmanı sayısının 28 bin 846, iş yeri hekiminin ise 12 bin 419 olduğu bilgisi veriliyor.[4] Bakanlık, uzman ve hekim sayısında ulaşılan gücü “yeterli” buluyor ancak bu da hayatın gerçekleriyle hiç örtüşmüyor.
Örneğin çok tehlikeli sınıfta yer alan ve 50 işçi çalıştıran bir işyeri için mevcut çalışma sürelerini göz önüne alarak bir hesap yaptığımızda bu işyerine çok tehlikeli işlere bakan bir iş güvenliği uzmanı ayda en fazla 33 saat, iş yeri hekimi ise en fazla 13 saat gelebiliyor.
Kanundaki en temel eksikliği görmek için binlerce sayfa tutan hukuksal metinleri incelemeye de gerek yok aslında. Aynı şey demagojisi yapılsa da “İş Sağlığı” ile “İşçi Sağlığı” arasında siyahla beyaz arasındaki fark kadar ayrılık olduğunu görmek için dünyada yaşıyor olmak yeterli.
Hangi şantiyeye ya da fabrikaya giderseniz gidin “Önce İş Güvenliği” yazan cafcaflı tabelaları görürsünüz örneğin. Öncelik iş’tedir çünkü, öncelikli olarak iş sağlama alınmalı sonrasında da yapılabildiği kadar kaza olmamasına çalışılmalıdır. Sayıların korkunçluğunun başlıca nedeni işte o tabelada yazan ya da en temel kanuna adını veren öncelikten başka bir şey değildir oysa ki. “Önce”den sonrası ise kimi zaman “fitrat”, kimi zaman “kader”, kimi zaman “kaza”dır. Kanun da, süslü tabelası da insan faktörünü sonraya almıştır. “Önce işçi sağlığı” demek beraberinde o binlerce sayfa tutan metinlerde gerçekten doğru yazılmış her satırın harfiyen uygulanması sorumluluğunu getirir çünkü ve o satırlara harfi harfine uymak kelle koltukta yürütülen bütün işlerin durdurulması yani akçenin azalması demektir.
O halde iş kazası denilen ölümlerin çok net görünen bir sorumlusu vardır. Bu sorumlu insan faktörüne öncelik vermeyen zihniyettir. İşçi sağlığına öncelik tanınmadan yaptırılan her iş cinayete teşebbüs, bunun sonucunda yaşanan her ölüm de cinayettir.
[1] http://www.sivilsayfalar.org/rakamlarla-turkiyede-is-kazalari-ve-isci-olumleri/
[2] http://guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=article&id=16851:2015-yilinda-en-az-1730-isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleri-raporlari&Itemid=236
[3] http://www.guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=article&id=18379:2016-yilinda-en-az-1970-isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleri-raporlari&Itemid=236
[4] https://www.csgb.gov.tr/media/3339/isg-sunumu1.pdf
Bu yazı ODTÜlüler Bülteni‘nde yayımlanmıştır.