Doğu Akdeniz
Önceden Fertile Crescent yani Bereketli Hilal diyorlardı, toprakları çok verimliydi, dünyada bilinen ilk kültürün, ilk uygarlığın beşiği ka-bul edilirdi. Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır’ın Akdeniz kıyıları idi bu bölge…
Sonra Levant demeye başladılar.
Bu kez “kutsal topraklar” söylemi girmişti devreye. Şayet kan dökü-lecekse en azından kendi insanlarını susturmaya yetecek bir dema-goji elzemdi çünkü.
Şimdi ne o toprakların yüzlerce yıldır insanları doyuran bereketi umurlarında ne de peygamberlere memleket olmuş kutsallığı. Şimdi varsa yoksa enerji.
O yüzden Doğu Akdeniz diyorlar artık adına.
Tarihsel anlamından habersiz bir İspanyol ya da bir Fransız için Doğu Akdeniz, kelimenin sözlük anlamıyla Akdeniz’in doğusu anlamına ge-lebilir ama bu demagojik yönlendirme o niyette bile dünyanın her yerinde doğru değil.
En çok da Hatay’da…
Zira Akdeniz Hatay’da doğuda değildir.
Hatta ağırlıklı olarak denizde yapılan ve doğal gaz, petrol bulmaya yönelik çalışmalar nedeniyle Kıbrıs açıklarının telaffuz edildiği düşü-nülürse bu sular örneğin bir Arsuzlu için batıdadır.
Jeolojik zamanlarda genel kabul gören kıta kayma teorisine göre Kıbrıs adasının o sivri burnu yani Karpaz yarımadası bir zamanlar Anadolu’ya İskenderun Körfezi tarafından bağlıydı. Karpaz yarıma-dasını bir puzzle çözer gibi İskenderun Körfezi’ne yerleştirdiğinizde tas tamam oturacağını görmek mümkündür.
Anadolu topraklarından çıplak gözle görünebilecek kadar uzakta olan Kıbrıs ve Hatay arasındaki sular şimdilerde, kendi kendilerine bu coğrafyayı adlandıranların öne iteledikleri figüranlarla savaş çı-ğırtkanlıklarına zemin oluyor.
Meis adasında silahın işi ne Allah aşkına!
Ama getirirler, çünkü bu coğrafya;
Yani Bereketli Hilal ya da Levant ya da Doğu Akdeniz…
Yani Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır ve Kıbrıs…
Yani herkesin herkesle kavgalı olduğu bir coğrafya çünkü…
En önce bu kavga bitmek zorunda!