Tiber’e Dökülen Asi
Mahkemelerde bir tanığın servetine göre yargılanmasından yakınan[1], yeri geldiğinde yaşamı onura tercih etmenin[2] en büyük günah olduğunu savunan, zenginler ve fakirler arasındaki eşitsizliği sık sık dile getiren Juvenal’in M.S. 55 – 60 yılları arasında doğduğu ve M.S. 127 yılında ya da sonraki bir tarihte Roma’da öldüğü düşünülüyor. Satires isimli taşlamaları ülkemizde Hicivler, Yergiler gibi adlarla biliniyor.
Jurnal-1’de Hiciv konusunu işlerken Juvenal’den övgüyle söz eden Cemil Meriç çağımızın başka bir Juvenal yetiştirmediğinden yakınıyor ve Juvenal’i “Eski Roma’nın en büyük isimlerinden biri” olarak tanımlıyor. Yaptığı sanatı yani hicivi ise (aslında siyaset de denilebilir) “Roma’nın ve Romalının vicdanı” olarak nitelendiriyor.
Romalı şair Decimus Junius Juvenalis ya da Juvenal içinde yaşadığı çağın sorunlarını taşlamalarla anlatan bir şairdi. Taşlamalarının biricik kaynağı ise devasa Roma İmparatorluğunun yaşadığı ahlaki çöküntüydü. Bu çöküntüyü anlattığı satirlerinden biri de göçmenler üzerineydi:
“SYRUS IN TIBERIM DEFLUXIT ORONTES”
Orontes’in Tiber Nehrine boşaldığını yazıyordu Juvenal bu satirinde. Orontes ile Tiber’e boşalan şey ise elbette sular değil dilinden yaşam biçimine bütün bir kültürdü.
Orontes Doğu Akdeniz’de suları ters akan Asi nehri, Tiber ise Avrupa’nın güneyinde İtalya yarımadasının en büyük nehri… Elbette Lübnan’da Bekaa vadisi civarında doğup Akdeniz’e dökülen Asi nehri ile İtalya’daki Tiber nehri arasında hiçbir fiziksel benzerlik ya da ilişki yok, aralarında binlerce kilometrelik bir mesafe var üstelik ama bir hiciv ustasının dizelerinde bu iki önemli nehir pek çok şeyi anlatmak için bir araya gelmiş.
İlk anda günümüzün alışkanlığıyla göçmenlik karşıtı hatta yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi anlaşılabilecek[4] bu sözlerle anlatılmak isteneni Bernard Lewis Ortadoğu’da Irk ve Kölelik’te “şikayet” olarak nitelendirmiş. Bernard Lewis, Juvenal gibilerinin yabancıları sevmemelerini ırksal bir nedene bağlamayıp tamamen kültürel nedenlerden diye açıklarken, örnek olarak da bir dönem Roma İmparatorluğu yapmış Philippe’in Arap kökenli bir kabile reisi olduğunu söylüyor adı geçen eserinde.
Elbette onun gibi düşünmeyenler, aksini söyleyenler de var. Sonuçta köleleri yumruklama, dişlerini kırma, gözlerini oyma yöntemlerinin kitaplara geçtiği bir dönem söz konusu dönem.
[1] Antik Yunan Dünyasında Sınıf Mücadelesi Arkaik Çağdan Arap Fetihlerine, G. E. M. de Ste. Croix, Yordam Kitap, 2014
[2] Kılgısal Usun Eleştirisine Katkı, Immanuel Kant, İdea Yayınevi, 2006
[3] Juvenal and the Satiric Genre, Frederick Jones
[4] Günümüzde de Orontes’in bulunduğu coğrafyadan Tiber nehrinin bulunduğu coğrafyaya sayısı belirsiz göç girişimleri bütün hızıyla devam ediyor. Juvenal’in torunları ise Avrupa Birliği’ni oluşturan pek çok ülkeden daha fazla anlayışlılar Suriyeli göçmenlere karşı.
Elbette İtalya’nın kabul ettiği göçmen sayısı ülkemizle karşılaştırıldığında yine devede kulak kalacak cinsten bir büyüklükte ama diğer anlı şanlı Avrupa Birliği ülkelerinin kabul ettiklerini daha doğrusu etmediklerini düşündüğümüzde deniz yoluyla en fazla mültecinin ulaştığı İtalya kıyılarını görmezden gelmek haksızlık olur. Öyle ki İtalya, yine kıyıları göçmen durağı olmaya müsait Fransa ve İspanya’ya da limanlarını açma çağrısı yaptığı halde bu iki Avrupa Birliği ülkesi de limanlarını açmaya yanaşmadı. Avusturya ise komşu topraklarına giren Suriyelilerin kendi ülkelerine geçişlerini engellemek için sınırlarına askeri birlikler, zırhlı araçlar yerleştirdi.