Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

Üç Değirmen Ötesi – Ahmet Süreyya DURNA

Üç Değirmen Ötesi – Ahmet Süreyya DURNA

Kalem Sen, insanlığa Yüce Yaradan’ın en güzel hediyesisin. Dil, ancak seninle konuşmaya başladığında kalıcı olabilmekte, kanat takıp uçuşan sözcükler; seninle satırlar arasında nakışlanmakta, iz bırakmaktadır. Kalemi, her eline alanın yazdıklarına iyi bakmak gerekir. Yüreği gümbürdüyor, akıl, gönül ve dil üçlüsünün birlikteliğini sağlıyorsa bir kalem; harikalar harikası eserler sunar. Sunduklarıyla hem kendini hem de yazarını yüzyıllar ötesine taşıyan kalem, usta elinde şakıyan bülbül gibidir.

       Edebiyatımızın sözden, dilden; yazıya ışıltılı çağıltılarla döküldüğü zamanlar vardır. O zaman dilimleri, baştanbaşa dolduktan sonra, ustasını bulur ve o ustayla kalemini çağın yüreğinin üstüne silinmez bir şekilde yazıverir. Usta, içinde yaşadığı toplumun, köklerini kucakladığı ulusun en ince damarlarına dalıp, oradan muhteşem hazineler çıkarandır. Bugünü, dünden aldıklarıyla harmanlayıp geleceğe taşıyandır. Dil mimarıdır usta. Kültür tarihçisidir. Medeniyetin takipçisidir. Işığın yağmurunu yağdırandır. Karanlığı aydınlatandır. Bir el büyüklüğündeki yüreğe ve küçücük beyne sonsuzluğun ufkunu, dipsiz dünleri, doruk bugünleri ve yarının umut ve düş ufuklarını yıldızlayıp çakandır.

       “Üç Değirmen Ötesi” , Ahmet Süreyya Durna ustamızın, Türk edebiyatına, hususiyetle de öykü dünyamıza muhteşem bir armağanıdır.

       Ahmet Süreyya Durna’yı, en çok “hece”nin sihirli ikliminden çıkardığı, sağlam ve kaliteli mısralarla örgülediği şiirleriyle tanımıştım. Şairlik yönü ile takdir ettiğim bir şiir emekçisi idi. Ama, elinizde tuttuğunuz bu eseri okuduğumda, onun kalemine hayran kaldığımı açıkça söylemeliyim. Ömer Seyfettin’den, Eflâtun Cem Güney ve Tahir Kutsi Makal’dan bu yana özellikle “öykü-hikâye” sahamızda oldukça önemli bir boşluk görmekteydim ve zaman zaman “bu boşluğu neden dolduramıyoruz?” diye de sormadan edemiyordum. İşte o boşluğu doldurduğu gibi geleceğe de öykücülüğü ile kalacak bir usta kalemdir hayran kaldığım. Bu nadide eseri okuduktan sonra, karamsar kaygılarım kayboldu. Yarınlara daha bir güvenle bakar oldum. Bu sebeple bu eserin yazarı Ahmet Süreyya Durna’ya ne kadar teşekkür etsem azdır.

       Yunus’un su değirmenlerini görür ve ilkokul beşinci sınıfa yeni başlayacak Serkan olursunuz. Hösük Emmi’nin sığırlarını gütmesi karşılığında kapınızın önüne kağnıyla indirdiği bir çuval buğdayı öğütüp un edebilmek için eşeğe sıkıca sarıp yükler ve değirmen yollarına düşersiniz. Sizi, bir değil, birkaç değirmen ve ak saçlı, nur yüzlü, güngörmüş değirmenciler karşılar da şaşırıp kalırsınız.

       En iyisi mi, ben anlatmayayım siz, okuyun da görün öyküleri. Her öykünün sizi nasıl sarıp sarmaladığını, kahramanları ile hemdert, kader arkadaşı, yol arkadaşı olduğunuzu görecek, etkisinden kurtulamayacaksınız. (12) öykünün her birinde akıcı, kıvrak, usandırmayan, su misali akan bir dil ve anlatım tekniği sizi alıp götürecektir. Olayların birbirine bağı, zaman, mekân ve kahramanların olay ve çevre ile bir ve bütünlüğü; arada bir yerel şive, mahallî isimler ve söylemler, öykülere renk kazandırmakta ve öyküyü insan aklına mıh gibi çakmaktadır.

       Bu öyküleri okumaya başladığınızda, su içer gibi içeceğinize garanti verebilirim. Bir de, en az bir ay süreyle öykünün tesirinden kurtulamayacağınızı da şimdiden iddia ediyorum. Burcu burcu Anadolu kokulu öyküler ki her birisi, “öykücülük öldü” diyenlere; gökler ağırlığınca dersler verebilecek nitelikte. 

       Rahmetli üstadım Tahir Kutsi Makal, “Karadon, Delitay, Kamyon” gibi öykü kitaplarıyla, önemli bir çizgi çizerek, öykücülüğü, dergi sayfalarının grupçu ve tutucu anlayışından çıkartıp, evrensel boyuta kadar yükseltme çabasındaydı. Şimdi Ahmet Süreyya Durna, bu eseriyle ve eserinde yer alan öykülerin kahramanlarıyla gönül gönüle, aynı evrensel boyuta yükselmekteler. Bu kitapta, gördüğüm manzara ve tespitim budur.

       *

       Özay Gönlüm, Türk Halk musikisinde “yaren” isimli sazı ve “nineden mektuplar” ile nasıl bir ihtilâl gerçekleştirdi ise Ahmet Süreyya Durna’ da elinizde tuttuğunuz bu eserle, öykü dünyamızda aynı devrimi gerçekleştirmektedir. Yapay ve yavan olmayan güzelim anlatım tarzı ile kendi çıtasını yükseltip her öyküde o çıtayı geçen bir yazarımızdır.

       Yukarı Oba’dan Cabbarların Döndü’nün mektubunu okuyun hele:

       “Galem dutan barnaklarına gurban olduum Güççük Hocam. Bir âlem biliyo ki Güççük Hoca’nın nefesi keskincedir. O neyi murat ederse ‘biiznillah’ olur hemencecik. Gadasını aldıım, sen de bu garip Döndü Ana’nın isteyini boş çevirme. ‘He’ de, yeter. Anan sayılırım tama!

       Demem o ki, amanı bilirsen şu bizim böyük gız Cennet’in bahtı uçun bir şeyler çızıktırıver. Hep gendinden güççüklere talip çıkıyolar deyin, gahrinden gurudukça guruyo. Bir inne bir iplik galdı gaderi garam. Yoksam işi yerinde, aşı yerinde guzucuumun…

       Geçen gün, bağda sergi atarken Kınnap Haççe sööledi: ‘Benden duymuş olma da, senin gızın bahtını açarsa anca Güççük Hoca açar. Yalıyız oolan esgerdeymiş. Bir mektup yolla istersen.’ dedi. Onun uçun elimi yüzüme doladım da bu mektubu yollamaya garer verdim. Benim gözel oolum, sakın altında galır belleme! Yük altında eşşek galır anca. Döndü anan, yol yordam bilmez deel yoksam. Hele sen bir hayırlısıynan tezkireni al gel de…

       Üçler, beşler, yediler yardımcın ola. Avuçladıın toprak altın ola. İki cihanda da yüzün ağ ola Güççük Hocam. Rabbim seni sevdiklerine baaşlıya. Tezincik bekliyom cuvabını.”

       İşte, Özay Gönlüm’ün “yâren”i neyse bu öyküleri yazan kalem de aynı. Sadece bu mektup dahi, Anadolu öykücülüğünün zamanı yenecek söylemidir. Ya da, varın her düğünde gelin kız beğenmeye giden Pakize Abla ile bir öykü boyunca yaşayın. Ve görün anlatım tekniğinin sizi sizden nasıl koparıp aldığını ve kendisinde çalkaladığını… Öykünün sonuna vardığınızda isterseniz, bağdaş kurup oturun bir Anadolu sedirine ve ağlayın olur mu?

       Neyse,

       Örnekleri sadece bir ipucu olması için vermeye çalıştım. Günümüz öykü dünyasının tahtına oturan Ahmet Süreyya Üstadımızdan böyle daha nice eserler beklediğimizi söyleyerek, sizleri muhteşem öykülerin kapısından içeri uğurluyorum.

       Saygılarımla.

                                                                                              Mustafa Ceylan

                                                                                               Edebiyat Editörü

Bu sitede ilginizi çekebilecek diğer kategoriler, bağlantılar

Sinema Yazıları

Türkiye Sineması Yazıları

Blog Sahibinin (Kamil Akdoğan) Yazıları

Edebiyat Kültür Sanat Dergileri

Facebook Sayfası

Dergi, kitap, yazı, ürün gönderebilirsiniz