İçindeki Renkli Dünyayla Çevresini Güzelleştiren Güçlü Bir Kadın Meryem Düzgün Kaya ile Röportaj
Hatice Eğilmez Kaya
- Resme nasıl başladınız?
Çocukluktan olan bir tutku, sürekli resim yapardım. 45 yaşıma geldiğimde aldığım az bir yardımla profesyonel resim yapmaya başladım. İlkokul yıllarında çizdiğim resimlere öğretmenim inanmazdı kopya yaptım diye bakmazdı bile ben çok üzülürdüm. Çocuk olduğum için kendimi kanıtlayamazdım. Yıllar geçti 17 yaşında terziliğe başladım 20 yaşıma geldiğimde babamı kaybedince terziliği daha da yoğunlaştırdım hayatımı idame ettirebilmek için çalışmak zorundaydım. İş hayatım resim yapmamı hep engelledi. Yüreğimdeki resim aşkı öylesine bir tutku, bir azim ki 10 yıldır terzilik hayatımdan önde gidiyor. Resim yüreğimde var olan bir güzellikti. Geç de olsa bunu ortaya çıkardım. Çocukluğumda çok fazla boyalarım yoktu benim için çok kıymetliydi, çünkü en sevdiğim şey boya ve kalem kokularıydı.
- Hayatınızda resmin yeri nedir?
Çok seviyorum resim yapmayı. Anlatamadığım, yaşayamadığım, gitmek isteyip de gidemediğim yerleri, göremediğim güzellikleri resimle yaşıyorum.
Resim insana huzur verir. Bir elinde fırçan bir elinde paletin, rengârenk boyaların, karşında tualin… Başlarsın çalışmaya, o fırçanın çıkardığı ses var ya! Seni alır götürür çok güzel bir dünyaya. Bir bakarsın ortaya çok güzel bir resim çıkmıştır. O senin ağacın, o senin çiçeğin, o senin şelalen… Seyretmeye doyamazsın; o güzelliği, o duyguyu anlatmaya yetmez kâğıtlar, kalemler…
- Resim sizce en çok ne demek?
Resim yüreğindeki güzellikleri anlatmak, isteklerini tuale yansıtmaktır, tıpkı bir kitap gibi. Resim hayatımızda biz insanların anlatamadığımızı boyalarla dile getirmektir. Ne kadar renkli bir dünyamızın olduğunu yaptığımız resimlerle boyalarla kişiliğimizin ispatıdır. Resim insanların ruhlarını güzelleştirir. Sanat insanlar için bir ilaç gibidir, diye düşünüyorum. Biz insanlar herhangi bir sanat dalıyla mutlaka uğraşmalıyız. Sanatsız yaşanamaz diye düşünüyorum.
- Fırçanızla neyi resmetmekten hoşlanıyorsunuz?
Fırçamla en çok çiçek, doğa ve su resmi çizmekten hoşlanıyorum.
- Sanat ve insan arasındaki dostluk sizin için ne anlam ifade ediyor?
Sanat çok şey ifade ediyor. Barıştır, huzurdur, mutluluktur, ışıktır… Sanatı dolu dolu yaşayanlar kötülük üretemez. Sanatla iç içe yaşayan insanlar her zaman güzel insanlardır, ince ruhlu hassas kişilerdir. Kimseyi kırmazlar, üzülseler de sadece susarlar. Yüreğinde samimi bir sanat aşkı varsa o kişi çok değerlidir. Sanatla insan arasındaki dostluk anlatılmaz, yaşamak lazım. Ben bunu en güzel şekilde yaşıyorum, tüm kalbimle!
- Resim sanatında hedefiniz ve amacınız nedir?
Çok iyi bir ressam olmak isterim, kendimi daha da geliştirmek isterim. Dünyaya açılmak ve Paris’te sergi açmak hedefim. Eserlerimin paraya dönüşmesini isterim, giderlerimi karşılamak için ve resim malzemelerimi alabilmek için… Resim sanatındaki hedefim çocukluğumdan beri yıllarca içimde biriken resim aşkını ortaya çıkarmak. Resim yapabilmek için o kadar çok hayaller kurdum ki yıllarca heyecanla profesyonel resim yapacağım günü bekledim. Ve o gün geldi hayalim gerçek oldu. Tablolarıma imzalar atmaya başladım. 28 tabloma imza attım. Hedefim sergi eserlerimi her kesin görmesi. İlk kişisel sergimi 2009 yılında Balçova Termal Otel’de gerçekleştirdim, o gün mutluluktan hüngür hüngür ağladım. Hedefime ulaşmıştım. Altı kişisel sergim oldu, on beş karma sergiye katıldım, daha öğreneceğim çok şey olduğuna inanıyorum. Huzur içinde daha çok güzel eserlere imza atmak dileğiyle…
- Dünyaya bir ressamın gözüyle bakmak nasıl bir his?
Çok güzel bir his, bu hissi anlatmak imkânsız, yasamak lazım diyorum. Yüreğimde olan sanat tutkusu sayesinde, yaşadığım zorlukları engelleri aşarak dünyaya pozitif bakmayı öğrendim. Dünya zorluklar üzerine kurulmuştur ama ben mantık fırçamla onu rengârenk boyadım. Ve başardım. Her şeye rağmen dünya ve yaşamak güzel… Dünyaya herkesin çok farklı bir bakış açısı vardır. Ben de yaratılıştan öyle bir kişiliğe sahibim ki her şeyi pozitife döndürmeye çalışıyorum. Tüm yaşanan olumsuzluklara, zorluklara rağmen dünyaya çok güzel bakıyorum. Yüce Allah’ın bize sunduğu sayısız öyle nimetler var ki dünyaya güzel bakmamak mümkün mü? Ressam olmak, renklerin sana verdiği huzur, dünyanın aynası değil midir? Güzel bir tabloya imza attığımda her zaman dünyayı önüme almışımdır.
- Bize göre engel tanımayan bir kişisiniz. Bu güzel kişiliğinizi neye borçlusunuz?
Benim ailem, annem, babam, kardeşlerim bana bir engelli gibi davranmadılar. Beni sağlıklı bir insanmışım gibi gördüler. Bunu bilinçli olarak yaptıklarını sanmıyorum. Evde yapabileceğim her şeyi yapmaya çalışıyordum, bu onların da işlerine geliyordu. Yorulduğum ve çok zorlandığım zaman onlara çok kızıyordum üzerime bu kadar iş yükledikleri için.
Ama şimdi düşündüğümde iyi ki öyle yapmışlar, bana ayaklarımın üzerinde durmayı öğretmişler farkında olmadan… Aksi takdirde belki bugün bu kadar güçlü olamazdım. Beni yaradanımın çok özel yarattığına inanıyorum.
Çok azimliyim, sürekli üretmek ve çalışmak istiyorum. Sürekli beynimi çalıştırıyorum ve çok inançlıyım. Çok güzel bir yüreğim var, bu nedenle ALLAHIMA SAYISIZ TEŞEKKÜR EDERİM!
İnsanlara küçük dokunuşlar yaparak mutlu oluyorum. Çocuklarla geçirdiğim zaman ben de onlardan bir şey öğreniyorum. Şunu söylemek istiyorum, sadece kendimiz için yaşamayalım lütfen! Ben vücudumun yarısını kullanıyorum ama kendimi çevremdekilerden sorumlu tutuyorum. İnsan hayatlarına dokunmak muhteşem bir olay, ben bunları gerçekleştirmeye çalışıyorum. Önüme hiçbir engel çıkamaz. Şimdiye kadar yaptığım ve yaşadığım her şeyi samimi olarak yaptım ve yaşadım. Güç ve huzur kaynağım bunlar.
- Bu cümleyi bizim için tamamlar mısınız? “Eğer resim çizmeseydim…”
Eğer resim çizmeseydim mutlaka kendime başka bir uğraşı bulurdum, kesin sanatla ilgili olurdu. Çok güzel şeyler üretirdim, diye düşünüyorum. Şartlar uygun olsaydı ünlü bir modacı olurdum. Hayatımda kadınlar ve çocuklar mutlaka olurdu. Onlara zaman ayırır, hayatlarında dokunuşlar yapardım, şimdi olduğu gibi…
- Muhtar adayısınız, adaylığınıza köy halkının bakış açısı nedir?
Önce bir kadınsın ve bir engellisin. Kadın olman ayrı bir sorun, engelli olman ayrı bir sorun! Muhtarlık yapamazsın, jandarmayla nasıl konuşacaksın, kahvenin önüne muhtarlık odasına nasıl gideceksin gibi düşüncede olanlar var.
Ama Çoğunluk beni destekliyor, benim en güzel şekilde muhtarlık yapacağıma inanıyorlar. Kazanmam için dualar ediyorlar. Ben bir dağ köyündeyim, bunları aşacağıma inanıyorum. İlk adaylık kararımı aldığımda açıklamak için inanın ellerimden boncuk boncuk ter döktüm, çok tepki alacağımı düşündüm. Şükürler olsun düşündüğüm gibi olmadı. Ben tüm engelleri aşacağıma inanıyorum. Fırsat verildiğinde neler başarabileceğimi kanıtlayacağım. Çocuklara, gençlere ve kadınlara her zaman öncü olacak, Türkiye’ye örnek teşkil edeceğim. Köyümü en güzel şekilde Temsil edeceğim. Köyüm için halkım için daha iyisi mümkün!