ÇÜRÜME
Çürüme bir yerden başlamışsa, üstüne hangi boyayı sürerseniz sürün devam eder içten içe; dışı boyalı, sağlam görünümlü, içi kof bir yapıya dönüşür. Boya yalnızca görüntüyü kapatır, yıkım kaçınılmazdır, sert bir rüzgarın esmesi yetecektir.
Durduramazsınız pası, ortam nemlendikçe azgınlaşır çürüme de. Hele de canlı bir dokunun çürümesi başlamışsa, sağaltıcı önlem alınmazsa dokuyu, organı veya organizmayı kurtarmak olası değildir. O bölüm kesilip atılacak veya kaçınılmaz sonuç yaşanacaktır. Tıp bu tür çürümelere kökten çözümü getirmiştir: ameliyat.
Toplumsal çürüme de bu doğa yasasından farklı seyretmez; etik çöküntü, bireysel kendini kurtarma, “köşe dönme”, güçlüye yaslanma, güçlünün kanatları altına sığınma gibi bozukluklar kaçınılmaz olarak gelişir. Benzer şekilde eğitimde yozlaşma, liyakatsiz unsurların hak etmediği kilit noktalara yerleştirilmesi, bulunduğu yeri hazmedememe, suçu üzerinden atma, kendinden olmayanı düşman varsayma, itibarsızlaştırma, ötekileştirme, beceriksizlik ve başarısızlıkları Allah’a havale etme ve benzeri bozukluklar toplumsal çürümeyi hızlandırır. Günlük yaşamda göze batan da budur.
Kurumları birbirine bağlayan bağlantı noktaları, volan kayışları çürüdü. Çiviler çürüdü.
Hepsinden önemlisi beyin çürüdü. 2000 yıl öncesini algılıyor da bir hafta sonrasını kestiremiyor. Öngörü çürüdü. Planlama çürüdü.
Çok belirgin, gözümüze mil sokar gibi yapılan sınavlarda soru çalma, yandaşlarına dağıtarak hak etmedikleri makamlara yükseltme, liyakatsız atama veya ne anlama geldiği bilinmeyen sorularla “mülakat” larda eleme de çürümenin bir başka yönüdür. Hem “dini bütün” geçineceksiniz hem de yakınlarınıza olmadık fırsatlar yaratarak toplumun bir kesimini, hem de büyük bir kesimini devlet olanaklarından yoksun bırakacaksınız. Bu sınav sahtekȃrlığı ile o görevde nasıl kalacaksınız? Hiç vicdan muhasebesi yapmıyor musunuz? Yüceltmeye çalıştığınız yeteneksiz gençlerle o sınavlarda % 90’ların üzerinde puan alan gençleri eleyecek, başarılı genç biliminsanlarımıza kapıyı gösterecek “giderlerse gitsinler” mantığı geliştireceksiniz! Bir toplum bu anlayışla kalkınamaz, bilimde, sanatta ve şimdilerde esamisi okunmayan felsefede gelişemez, daha önemlisi toplum ayakta kalamaz. Bilim ve felsefe yapmayan, sanatın her dalında sıkıntılar yaşayan bir toplum nasıl ayakta kalabilir? Kendi değerleri ve kaynaklarını emperyalizmin sessiz orduları olan şirketlere peşkeş çeken, yüce dağları çöle çeviren, göl kurutan bir anlayış ülkeye zarardan başka bir şey veremez. Yüzbinlerce değerimiz kaybolur. Bizim bilim yapacak, teknoloji geliştirecek, araştırma, inceleme ve sonuç çıkarma yöntemleriyle ülkenin kaderini değiştirecek beyinlere çok ihtiyacımız var. Bu gereksinim ülkenin şu günlerde çektiği sıkıntılara bir çare de getirecektir. Yeter ki yetenekli beyinlere gerekli ortamı sağlayalım, önlerini tıkamayalım, sınır kapılarını göstermeyelim.
Gözlerimizin önünde meydana gelen haksız işlemler, Gezi Davası’nda yargılananlara verilen haksız-hukuksuz cezalar, üniversite öğrencilerine şiddet uygulama ve tutuklamalar mutlaka ele alınmalı, inatlaşmadan vazgeçilmeli, tutuklular salıverilmelidir.
Profesör Dr. Esin Davutoğlu Şenol’a suikast girişimi, Gazeteci Ayşenur Aslan, İrfan Değirmenci ve diğerlerine yönelik tehditler; kadınlarımızı aşağılayan yobaz açıklamalar da çürümenin açığa çıkan başka yüzleri. Bu çirkin tavırları sergileyenler cezalandırılıyor mu? Tam tersine, önemsiz bir olaymış gibi ya kovuşturulmuyor ya da birkaç basit soru sorulup salıveriliyorlar. Belli ki bir yerlerden cesaret alıyorlar.
Çürüme çöp olarak da kendini gösterdi. İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin çöpü ülkemde işleniyor, adeta Avrupa’nın çöplüğü durumundayız. 1960’larda Avrupa’ya çöpçü gönderirdik, bu iktidar sayesinde çöplük olduk. Çöp işlemenin zararı yoksa çöpü gönderen ülkeler neden kendi topraklarında işlemiyorlar? Bir de Brezilya’dan kalkan asbestli geminin İzmir’de sökülmek üzere yola çıktığını öğreniyoruz. İzmir halkı asbestten yayacağy radyasyonun yıllarca yok olmayacağını, çevre felaketi yaratacağını bilerek bu söküm işine dur demek üzere miting düzenledi. Çürüme asbestle devam ediyor.
Çürüme kokusunu bastırmak için tasarlanan sınır ötesi maceralar da bir başka sorun. Ülke Suriye ile savaşa sokulmamalıdır, yeni bir maceranın hiç sırası değil. Yeni çürümeler yaşanmamalıdır.
Bütün bu yaşananlar iktidarı yerinden oynatacak, taşların yeniden döşenmesini getirecektir. Nisbi yorumla da olsa demokrasiye acil ihtiyaç var. Tek adam rejimi ülke çıkarlarına ve insanlarına zarar veriyor. Tüm ulus can simidi gibi seçime odaklandık. Büyük bir düzelme umulmamakla birlikte sağlıklı nefes alma olanağı doğar mı diye bekliyoruz.
Çürüyorsunuz, Çürümeye yüz tutmuş bir salkımın çirtimleri gibi bölük bölük; çürük bir parça gibi pul, pul dökülüyorsunuz.. Anaların gözyaşları da ortamı nemlendiriyor, çürümenizi hızlandırıyor, zaman aleyhinize çalışıyor. Ne yapsanız, kafanızı hangi taşa vursanız boş, çürük kokusu yayıyorsunuz.
Çürük kokusu yayılmayan günler diliyorum.
İyi pazarlar.