Annie Leibovitz: Life Through a Lens
Annie Leibovitz günümüzün en bilinen fotoğraf sanatçılarından birisi. Kimilerine göre en iyisi. O bir portre fotoğrafçısı ve hepimiz bir şekilde onun ürünleriyle bir yerlerde karşılaştık mutlaka. Dünyanın en ünlü dergilerinde çalışmış, kapak fotoğraflarını hazırlamış. Kendisinden çok daha tanınmış kişilerin onun kamerasının karşısına geçmek için can attığı bir insan. Kimileri ise onun çektiği fotoğraflardan sonra ününü arttırmış.
1949 yılında Connecticut’da doğmuş. Babası bir subay olduğu için sık sık yer değiştirmek zorunda kalmış. Kalabalık ailesi (altı çocuklu) ile yaptığı bu gezilerin kendisi için ne kadar önemli olduğunu “Annie Leibovitz: Life Through a Lens” isimli belgeselde de söylüyor. Kendisi gibi gezen bir insan için sanatçı olmanın çok kolay olduğunu anlatıyor.
Belgeselin yönetmenliğini sanatçının kızkardeşi Barbara Leibovitz yapmış ve aynı zamanda senaryosunu yazmış. Yönetmenin aileden olması belgesel için bir dezavantaj belki ama Annie Leibovitz o derece ses getiren fotoğraflar çekmiş ki zaten hiçbir torpile ihtiyacı yok.
İşte o ses getiren fotoğrafların öyküsü, Annie Leibovitz’in yaşamından kesitler, kısmen dönemlere ait tarihsel, toplumsal gelişmeler; kendisiyle çalışmış dergi yöneticileri, sinema sanatçıları ile yapılmış röportajlardan oluşan bir biyografi bu belgesel. Sinemadan, fotoğrafçılıktan, belgeselden ve biyografiden hoşlananlar için eşi zor bulunur cinsten bir film ama gözüne yanlışlıkla takılsa bile herkesin baştan sona ilgiyle izleyebileceği türden.
70’li yıllardan itibaren büyük tirajlı dergilerde yayımlanmaya başlıyor fotoğrafları Annie Leibovitz’in. Rolling Stone, Vanity Fair ve Vogue’da çalışıyor sırasıyla.
Uzun yıllar Rolling Stone dergisinin kapak fotoğraflarını hazırlıyor. The Rolling Stones efsanesinin 1975 yılında yaptığı Amerika turnesinde onlarla beraber oluyor. Grubun üyeleriyle yapılmış röportajlardan Annie’nin kısa süre içinde kendisini unutturarak en doğal fotoğrafları çektiğini öğreniyoruz. Annie Leibovitz herkes işinde gücündeyken adeta kendini kamufle ederek fotoğraflar çekiyor.
En önemli fotoğraflarından biri ise yine Rolling Stone dergisinde yayımlanıyor. John Lennon ve eşi Yoko’yla beraberken çektiği fotoğraf bu. Bu fotoğraf aynı zamanda John Lennon’un henüz hayattayken son çekilen fotoğrafı olma özelliğini koruyor.
Beatles’ın adından en çok söz edilen üyesi John Lennon sadece sesiyle, müzik anlayışıyla bilinmiyor aynı zamanda yaşadığı dönemde dünyayı sarsan Vietnam savaşı ile de yakından ilgileniyor ve ABD’nin Vietnam’daki emperyalist işgalini eleştiriyordu. John Lennon ve Yoko çiftiyle uzun yıllara dayanan bir dostluğu da bulunan Annie Leibovitz, tarihe geçen o unutulmaz fotoğrafı çektikten sadece beş saat sonra John Lennon katledilmişti. Katilinin bir “akıl hastası” olduğu söylense de cinayet çoğu kişi tarafından hala netleştirilmemiş kabul ediliyor. İlk başta Rolling Stone dergisi için kapak olarak düşünülmeyen fotoğraf ise cinayet sonrası kapak olarak seçilmiş ve dergi tarihinde ilk kez hiçbir yazıya yer vermeden ve kapağında sadece bu fotoğrafı vererek yayımlanmıştı.
Annie Leibovitz 1980’lerde Vanity Fair isimli ünlü magazin dergisinde çalışmaya başlayacak, dönemin ünlü isimlerinin, sanatçılarının portrelerini çekecekti.
1990 yılında Ghost filminde canlandırdığı karakterle Saturn ödülüne layık görülen Demi Moore bugünkü ününe asıl olarak bir yıl sonra Annie Leibovitz’in çektiği fotoğrafla kavuşacaktı. Çekildiği andan itibaren olay haline bu fotoğrafta Demi Moore çıplaktı ve yedi aylık hamileydi. Bu fotoğraf 1994 yılında yönetmenliğini Peter Segal’ın yaptığı Naked Gun 33 1/3: The Final Insult filminin afişiyle yeniden hatırlanacak ve mahkeme kürsülerinde konuşulur olacaktı. Çıplak Silah’ın başrol oyuncularından Leslie Nielsen filmin afişinde verdiği pozla Demii Moore’un taklidini yapıyordu.
Annie Leibovitz’in yaşamındaki en önemli olaylardan biri de Susan Sontag’la tanışması oldu. Çok yönlü bir yazar olan ve aynı zamanda insan hakları savunuculuğu yapan Susan Sontag’la 2005 yılındaki ölümüne kadar beraber olan Annie Leibovitz ondan çok şey öğrendi. Susan Sontag on beş yıl boyunca kendisine danışmanlık yaptı, ne tür fotoğraflar çekmesi gerektiği konusunda yönlendirdi, Annie Leibovitz ise onu dinledi. Belgeseldeki röportajlardan her ikisinin birbirleri hakkındaki düşüncelerini de görmek mümkün.
Sanatçı çalışmalarına devam ediyor.