Ken Loach
İşçi sınıfı sineması diye bir kavram varsa bunun altını en iyi dolduran yönetmen, hiç şüphe yok ki Britanyalı usta Ken Loach’tur.
1936 doğumlu yönetmen geçtiğimiz yıl, yani tam tamına 80 yaşında iken 69’uncusu düzenlenen Cannes Film Festivali’nde “I, Daniel Blake” (Ben, Daniel Blake) isimli filmi ile Altın Palmiye ödülü kazandı. Ken Loach’un kazandığı Altın Palmiye ödülü ilk değildi. İhtiyar usta, aynı ödülü 2006 yılında çektiği “The Wind that Shakes the Barley” ya da ülkemizde gösterime giren adıyla “Özgürlük Rüzgarı” isimli filmle de kazanmıştı. Her iki filmin bir ortak noktası da senaryoyu aynı kişinin, Paul Laverty’nin yazması. Ünlü ikilinin 1996 yılında Ken Loach’un en güzel filmlerinden biri olan “Carla’s Song” (Carla’nın Şarkısı) ile başlayan birliktelikleri günümüzde de devam ediyor. Ken Loach’un yönettiği pek çok filmin senaryosu Paul Laverty imzasını taşıyor.
Politik kimliğini her fırsatta sosyalist olarak tanımlayan Ken Loach, tüm filmlerinde bu kimliğinin izlerini gösteriyor. Ezilenlerin, emekçilerin yanında safını belirliyor. 1969 yılında çektiği ve adını bütün dünyada duyuran “Kes” (Kerkenez)’de eğitim sorununu, 1995’te çektiği gerçek bir başyapıt olan “Land and Freedom” (Ülke ve Özgürlük)’te İspanya İç Savaşı’nı, ilk Altın Palmiye ödülü kazandığı “The Wind that Shakes the Barley” (Özgürlük Rüzgarı)’nda İrlanda sorununu, 1996 yılında yönettiği Carla’s Song (Carla’nın Şarkısı)’nda Nikaragua’da iç savaşın acıları içinden çıkıp gelen genç bir kadını, My Name is Joe (Benim Adım Joe)’da Irak Savaşı’nı işliyor. Bunlar amatör oyunculara da çok sık rol vermesiyle bilinen Ken Loach’un yönetmen unvanıyla sayısı elliyi aşan filmlerinden sadece birkaçı.
Ken Loach, “I, Daniel Blake” (Ben, Daniel Blake)’te ise bu kez kalp krizi geçirdikten sonra işsiz kalan bir marangozdan yola çıkıyor. Yine işçi sınıfının sorunlarına eğiliyor. I, Daniel Blake, Ankara’da da 4-14 Mayıs 2017 tarihleri arasında 12’ncisi düzenlenen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali kapsamında izleyicilerle buluştu.
Gönül isterdi ki büyük ustanın filmleri sadece festivallerde değil, sinema salonlarında da yer bulsun.