MENEKŞE’DEN ÖNCE
Hani bazı filmler vardır; bitip de sinema salonunu terk ettikten sonra sizinle beraber sokağa çıkar, sarhoş gibi dolaştırır adımlarınızı; beyninizin her kıvrımında döner durur; öfkenin, heyecanın, üzüntünün bütün tonlarını gözyaşlarınıza, bakışlarınıza, rüyalarınıza sindirir; ağzınızdan sözcükler çıkartmaz, baktığınızı göstermez ya; işte Menekşe’den Önce böyle bir film…
Tüylerinizi diken diken eden, çarpan, sorgulatan, uyutmayan cinsten…
Menekşe’den Önce, belki çok iyi bildiğiniz ve anladığınız, belki de bildiğinizi ve anladığınızı sandığınız çırılçıplak bir katliamı iki kolunuzun dirseklerinden tutup da sarsar gibi hatırlatıyor.
2 Temmuz 1995’te Sivas’ta katledilen canları unutmasanız bile unutturmamanız için haykırıyor; bak diyor bunu unutturursan 12 yaşındaki Koray’ın, 15 yaşındaki Menekşe’nin, Asuman’ın, Yasemin’in, Serkan’ın, Serpil’in, Özlem’in, Metin Altıok’un, Muhlis Akarsu’nun, Asım Bezirci’nin, Behçet Aysan’ın, Nesimi Çimen’in, Hasret Gültekin’in… Kimi daha çocukluğunu bile yaşayamamış, kimi gençliğine henüz adım atmış, kimi şairliğinin, yazarlığının ustalık eserlerini halkına sunma çabasındaki 33 güzel insanın gözleri asla peşini bırakmaz diyor.
Belgeselin yönetmeni gazeteci Soner Yalçın 2011 yılında çekimleri bitiremeden ODATV operasyonunda tutuklanmış, geçtiğimiz yılın Aralık ayında serbest bırakılmıştı. Bu tutukluluk nedeniyle belgesel de iki yıl gecikmeyle gösterime girebildi. Soner Yalçın şöyle diyordu belgesel hakkında:
“İnsanlığın en büyük ve tehlikeli hastalığı bellek kaybıdır. Unutturmamak bir gazetecinin görevleri arasındadır. Madımak katliamını hafızalardan sildirmeyeceğiz. Unutturarak rahata ermek isteyenlere bu fırsatı vermeyeceğiz.”
Menekşe’den Önce 49. Altın Portakal Film Festivali’nde açılış filmi olarak gösterilmiş, yarışma dışı olmasına rağmen jüri tarafından “Toplumsal Vicdan Ödülü”ne layık görülmüştü. Dostları, Soner Yalçın cezaevindeyken filmi tamamlamıştı.
Belgesele adını veren Menekşe, Sivas’ta yaşamını yitiren Menekşe ve Koray’ın hiç tanımadıkları kardeşleridir. İki yavrusunu yitiren Hüsne Kaya biraz olsun teselli bulmak için doğurduğu çocuğuna yine Menekşe adını vermiştir. O çocuk da olan biteni anlayacak yaşa geldiğinde kardeşlerinin ve katliamın izini sürmek istemiştir.
Bu müthiş belgesel Madımak Otelinin önünde toplanan güruhun çirkin ağızlarından dökülen sayısız küfür ve insanlık dışı sloganları kustuğu görüntülerle başlıyor. Görüntüler zaman zaman kesiliyor ve katliamdan kurtulmuş kişilerin anlatımları devreye giriyor. Menekşe onları ziyaret ediyor, dinliyor. Ali ve Neval Ogan Balkız, Murtaza Demir, Serdar Doğan, Lütfiye Aydın konuşurken o günleri yeniden yaşamakla kalmıyor adeta izleyiciyi de o mekâna çekiyor. Menekşe’den Önce, geçtiğimiz günlerde 10 ay hapis cezasına çarptırılan Fazıl Say’ın Muhyiddin Abdal’ın bir şiirinden yaptığı müthiş bir beste eşliğinde yaşamlarını yitiren 33 canı bir kez daha beyinlere kazıyarak sona eriyor.
Hüsne ananın yavrularının mezarları başında söylediği yürek parçalayan ağıt ise, 2 Temmuz’da Madımak Oteli’nin önünde toplanan on beş bin yobazın, buldukları bir avuç katili yargıla(ya)mayanların, otelin altında et lokantası açılmasına ve çalışmasına göz yumanların, en büyük insanlık suçlarından birini zaman aşımına uğratıp unutturmaya çalışanların, o zaman aşımını “hayırlı olsun” diye karşılayanların kulaklarından eksik olmayacak artık.
Soner Yalçın’ın, yapımcı Halide Kurt’un, besteci Fazıl Say’ın, şiirleri seslendiren Güvenç Dağüstün’ün, Cem Adrian’ın, Burcu Uyar’ın ve emeği geçen herkesin ellerine yüreklerine sağlık…
“İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyü söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim
Kendisinde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Canların kalbinde olan
İnanç nedir şimdi bildim
Muhiddin ne der Hak kadir
Görünür her şeyde hazir
Ayan nedir pinhan nedir
Nişan nedir şimdi bildim
Aşağıdaki yazı ise katliamın tanık ve mağdurlarından Neval Oğan Balkız’a ait.
MENEKŞE’DEN ÖNCE