SERÇELERİN ŞARKISI
(Uyarı: Yazının devamı filmin konusu hakkında bilgiler içermektedir)
Karim, üç çocuğu ve eşinden oluşan ailesiyle yoksul denilebilecek bir yaşam sürdürmekte, bir devekuşu çiftliğinde çalışarak ailesinin geçimini sağlamaktadır.
Bakmakla yükümlü olduğu devekuşlarından birinin çiftlikten kaçması sonrasında işinden atılır. Bu onun için aynı zamanda çok sevdiği devekuşlarından da ayrılmak demektir.
Bundan sonraki hayatını elinde ekmek kazanmak için kullanabileceği tek geçim kapısı olan kırık dökük bir motosikletle taşımacılık yaparak kazanacaktır. Kendisini şoför sanıp motosikletine binen bir adam ilk müşterisi olur. Devamında Tahran sokaklarında iş peşinde koşar durur. Mecidi, o motosiklet gezintilerinde Tahran’daki günlük yaşamı, sıradan insan manzaralarını da aktarır perdeye. Karim’in taşımacılık serüvenleri boyunca iyiyle kötüyü, zenginle fakiri, zaafla erdemi, kısaca insana ve hayata dair her şeyi görürüz. Bize çok benzeyen insanları, bize hiç de yabancı gelmeyen yaşamlarını görürüz.
Pek çok İran filminde olduğu çocuk oyuncular da filme büyük bir renk katmaktadır. Evlerinin yakınlarındaki çamurdan geçilmeyen su deposunu balıkların, serçelerin hayat bulduğu bir yaşam alanı haline getirme çabaları görülmeye değerdir.
Filmin afişlerine de konu olmuş balık sahnesi ise en unutulmayacak sahnelerden biridir. Çocukların ellerinden kayıp düşen bidondaki balıkların yerlerde can çekiştiği kareler, o çocuklarla birlikte izleyicileri de derinden etkiler. Yine Karim’in mavi kapıyı Kübra hanımın evinden geri alıp evine götürdüğü sahneler ve elbette finalde bir devekuşunun harika bir müzik eşilğindeki dansı akıllarda kalan diğer bazı sahneler. Karim rolünü canlandıran .. ise baştan sona müthiş başarılı bir performans sergilemektedir.
Kendisiyle yapılan röportajlarda Avrupa’da birçok ülkede burkanın yasaklanmasını “özgürlüğe vurulmuş bir darbe” gibi sözlerle eleştiren, sinemada politika yapmak yerine sanatın ön planda tutulması gerektiğini sık sık vurgulayan Mecidi, İran dışında kesinlikle film çekmeyeceği düşünmemektedir. Özellikle son dönemde İran’da sinema yapmanın güçlüğünden de söz eden Mecidi, Hatemi döneminde sinema yapmanın çok daha rahat olduğunu sözlerine eklemektedir.
İslami bir bakış ise Cennetin Çocukları filminde olduğu gibi bu filmde de az değildir. Ama bu bakış o kadar ince, o kadar ustalıkla eklemlenmiştir ki, filmin değerini düşürmediğini söylemek yanlış olmasa gerek.
Bu sitede ilginizi çekebilecek diğer kategoriler, bağlantılar
Blog Sahibinin (Kamil Akdoğan) Yazıları
Edebiyat Kültür Sanat Dergileri
Dergi, kitap, yazı, ürün gönderebilirsiniz