SÜHEYLA TAŞÇIER VE KAYIP ŞEHZADE HARİKALAR DİYARINDA
Şayet bir gün yeni çekilmiş ya da çekilecek bir filmden haberiniz olursa elbette ki emeği geçenlerin kimler olduğuna bakarsınız. Yönetmen, oyuncular, senaryo yazarları ve daha pek çok bileşen arasında tanıdık bir isim ararsınız. “Kayıp Şehzade Harikalar Diyarında” isimli drama-belgeseli duyunca ben de öyle yaptım. İlk öğrendiğim bilgiler bu filmin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Avrupa Kültür Başkenti İstanbul 2010 Ajansı projelerinden biri olduğu idi.
Belgeselin tanıtım duyurularında konusu için şu bilgiler veriliyordu:
“Belgesel, padişah şenliklerinin en önemlisi olan, 1582 yılında III. Murat’ın, oğlu Şehzade Mehmet için düzenlediği sünnet tören ve şenliklerine odaklanacaktır. Bu tören ve şenlikleri icra eden dönemin Türk, İtalyan, Sırp, Yunan, İspanyol, Yahudi, Fars, Arap ve Çingene sanatçılarının, cambazlarının ve müzisyenlerinin olağanüstü renklerle, tarihten devralıp zenginleştirdiği bir masalsı dünyayı gözler öüne serecektir“
Galası 15 Aralık 2010 tarihinde yapılacak filmin yönetmeni Erol Ayyıldız, Sanat Yönetmeni Koray Fındıkoğlu, Safiye Sultan rolünü Emek Targan, III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet’in rolünü ise Hüdelfa Taştekin canlandırıyor.
İşin doğrusu buraya kadar olan bölümde kendi açımdan fazla ilgimi çekecek bir şey yoktu. Ama filmin senaryosunu şair Süheyla Taşçıer’in yazdığını ve aynı zamanda genel koordinatörlüğünü üstlendiğini öğrendiğimde mutlaka ortaya güzel bir şey çıkacak diye düşünmeye başladım.
O şair ki;
“karanlığın pençesinde
kütükte küçük
darağacında büyük çocuk sallanıyor
korkunç melekler genç güzelliğin
yüreğini taşırken gökyüzüne
olup bitene kusuyor tanrı”
Dizelerinin yazarı.
O şair ki birbirinden güzel aşk şiirleri yazmış,
“buralar serin diyorsan
rüzgarı kırıp
göğün ortasına açılalım
uzun bacaklı ağaçlarımızla
karnını oyalım güneşin
ete kemiğe bürünmüş
piramitlerin efendisi mısıra uzanalaım
nil çekilsin gözlerimin sürmesine
afrodizyak tütsüler yaksın tanrılar
yeryüzü insin saydamlığına
tanrıçalar tenimin altında kıpırdasın
çatlasın kleopatra
kör olsun
parmaklarımdan süzülen ışıktan
büyülensin orman
utanır mı toprak ana rahminden
hadi döl
döl
döl şekillen”
O şair ki, şiirin aynı zamanda şairinin içinden çıktığı topluma sorumlu olduğuna inanmış, ülkemiz sorunları karşısında sessiz kalmamış, gün gelmiş ezilen kadının yanında olmuş, gün gelmiş karanlığa başkaldırmış, günü gelmiş oğulları ya da kızları kim vurduya gitmiş anaların sesine soluğunu katmış:
“tek sözcük için sözleşti
gözleri kanayan analar
parola
yarın Cumartesi
dört döndüler
akşamdan kalma kirli yüzlü itler
yeryüzünün yıldızları döküldü
dudaklarında patladı karanfiller
mora çaldı
donmuş gövdelerin
baba alış veriş paketleri
paha biçilmez kokularıyla uçtular
metal gözlü kadınlar
yedi tepe
ayazında boğdu acıları
güneşinde kuruttu gözyaşlarını
oğulları vardı
omuzlarında dağları taşıyan
çiçekten kızları
şimdi
sokağa bakan birer fotoğraflar
kocaman gözleriyle görmüşlerdi katilleri
ölüler konuşmaz ki
bugün cumartesi beyler
kim bilir kaç kadın
döl yüklü gecelerden uzandı sabaha
bugün Cumartesi beyler
cumartesi
“
Böyle bir şair elbette ki güzel yapacak.
Bu sitede ilginizi çekebilecek diğer kategoriler, bağlantılar
Blog Sahibinin (Kamil Akdoğan) Yazıları