Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

buhurdan ayna

buhurdan ayna

 

akşam güneşinin

zemine değen aksi paslı makasıyla keser

etekleri tülden düşsel bir entariyi

asılır kalır özürler kurumuş ağaç dallarına

titrek parmaklarıyla göğe tutunur yabancımız tüm kederler

 

susmalara yetişemem

her susku masmavi kanatlı hızlı bir tren

karabasanların mıydı acaba seni muhacirliğimden devşiren

 

eskidim halsizim anlayışsızım üstelik

kapılarımı kapatsam keşke uğuldayan rüzgara

esmese düşlerimde narsız bahçelerin tükenmişliği ya da

 

iplik iplik yağar karamsarlık

kimi zaman yeni doğan günün üstüne

ölmüş ozanlar haykırır uzamış saçları humuslu

duyarsın titreyişini sesinin gökkubbede asice

“yüreğim yanıyor elimde değil”

 

yorma kendini ay kız

gün sırlı gümüş tespihini saçlarına saracak

sular buhurdan bir aynaya bakarak

gözlerine perde perde lacivert sürmesini çektiğinde

 

safran sarısı çöllerin çileleri açar

hiç uğranmayan köhne istasyonlarda

portakal ağaçları söyler

son şarkısını bahtsız geçen yazların

kasımpatılar doğar ve ölür

bir sonbahar gecesinde söylenerek ansızın

“sağım solum yalnızlık saklanmayan ebe”

 

heybemizde güz alacası besteler  ıslık çalar durmadan

kuruntulu bir saatin kadranı  son kez çırpındığında

ne akrep kaçabilir ne yelkovan pervaz edebilir boşluğa