iki ayrı tutsak
kederimden ödünç al nakkaş
biraz da neşemden
avuç içindeki laleyi
turuncuya çal sonra
bırak bulansın bütün bahçelerimiz
hüzne baştan ayağa
evvel zamanlardan birinde
nakkaşın sehpasında
okkası oynardı yerinden
şairin kalbi titrerdi
uzak sahillere nazır
fildişi kuleleri
arşınlayan iki ayrı tutsak
asma bahçelerinde
kanatları kağıttan tuti kuşları.
kimi zaman gizlenir antik şehirlerin
gözden ırak mahzenlerinde
kimi zaman bahar dallarında açar
herkesçe görülsün isteyerek
bazen atlas urba giyer
bütün renklerden arınmış
bazen yalın ayak dolanır
kumlara sererek ateşini
haziranda yeni doğan ay
kasımda güz güneşi
ve adı bilinmedik bir meyvenin
toprağa aniden düşüverişi