Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

tülden ince

tülden ince

 

kim ne derse desin

koyu kahve gözleri var bu şehrin

kaldırımlarında gramafon öksüzü sesler

ılıman bir rüzgardan arta kalır

gümüş tepsiye konup göçen gecesi

düştü düşecek dalından

nefti şarkılara ayın on dördü

işit ey halden bilmez akış

tülden ince parmaklar

toz duman alacası

 

bir el kapısı açıldı ilkin

bir dost meclisi dağıldı sonra

ağızlarda yarısı söylence yeminler

yine de sevmek gerek

kırk iklim ıslanmalı mendiller

ötesi hep aynı alınganlık

 

sonsuzluğa düşer günlerin dalı

havada şerha şerha sevinçler

yer kandil ufuk mumdan bu vakit

sürünür yücelerde isimsiz bir gelmeyiş

 

açılır sümbülden sızılar

siyaha çalar rengi

alaca karanlık bir çiçeğin

her adım ufacık her söz kördüğüm

küskünlüğüyle oynar gölgesi

köksüz yapraksız ve sakin

sulu sepken bir yanı

kor bulup da almadın

 

sustun ki söylemedin

dilimi kanatır olanca sitemin

korktum ürktü içimde bir garip

aldı kabul etti bensizliğini

kirpiklerinden süzülen keder

kalmak ölmekmiş meğer